Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

Ayaktaki küçük yaralara dikkat!

Varsayılan Resim

Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen diyabet hastalığında diyabetik ayak yarasının sonuçları ağır olabilir. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre global görülme sıklığı yüzde 9 olan diyabet, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ölüme yol açabilir
DİYABET hastalarında görülen, ayak yaralarıhem hasta hem de sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep oluyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, diyabetik ayak yaralarının gerek hasta gerekse sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep olabileceğini söyledi.

Diyabetin, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki kusurlar nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalık olan, günümüz dünyasında en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu söyleyen Dr. Balın, diyabetli hasta sayısının her geçen gün arttığını belirtti.

‘7 MİLYON HASTA’

Diyabet hastalığının Dünya’da ve Türkiye’de görülme sıklığı hakkında konuşan Dr. Balın, ‘Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun güncel verilerine göre global diyabet görülme sıklığı yüzde 9’dur. Yapılan çalışmalarda 2040 yılında dünya çapında 642 milyon insanın diyabet hastası olacağı öngörülmektedir. Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi (TURDEP-2)’ne göre 12 yılda ülkemizde diyabet görülme sıklığı yüzde 90 artarak yüzde 7,2’den yüzde 13,7′ ye yükselmiştir. Ülkemizde yapılan görülme sıklığı çalışmasında diyabeti olan hasta sayısının ortalama 7 milyon olduğu belirlenmiştir. Bunun nedenleri arasında bedensel iş yükünün alınan kaloriye oranla daha az olması, hareketsiz yaşam tarzı, artmış yaşam süresi, özellikle kadınlarda giderek artan obezite sıklığı gibi durumlar bulunmaktadır’ dedi.

‘YARALAR HIZLA BÜYÜYEBİLİR’

Ayakta çıkan yaralar konusunda uyarılarda bulunan Dr. Balın, ‘Diyabetik ayak yarası riski, gelişmiş ülkelerde diyabeti olan her altı hastadan birindeyken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran çok daha fazladır. Bu yaralar sinir uçları hasarı, felç ya da iskemik kökenli yani kan akışında bölgesel bir azalma veya kesilme yüzünden vücudun bir kısmının yeterince kan ve oksijen alamaması nedeniyle olabilir. Ayrıca hiperglisemi yani vücutta kan şekerinin yükselmesi, çeşitli yollarla enfeksiyona eğilimi artırmaktadır. İskemi, kontrolsüz hiperglisemi ve yineleyen travmalar sonucunda ortaya çıkan yüzeysel yaralar kısa zamanda derin yerleşimli apse ve kemik iltihabı dediğimiz osteomyeliteye kadar ilerler. Diyabetik hastalarda ayak ve bacak gibi bölgelerde ülser yatkınlığını artıran durumlar arasında bağışıklık sistemindeki bozukluklar, sinir uçlarında hasar, dolaşım yetmezliği (kan damarlarında), büyük ya da küçük travmaların varlığı, diyabetin süresi, glikoz kontrolünün bozuk olması, ayağa basıncın artması, Charcot eklemi deformitesinin gelişmesi, sigara kullanımı ya da hastanın aşırı kilolu olması gibi faktörler sayılabilir’ diye konuştu.

‘YARALAR HİSSEDİLMEYEBİLİR’

Diyabeti olan hastaların yüzde 60’ında ağrı ve sıcaklık algısının bozulmasına yol açanperiferiknöropati olduğunu belirten Dr. Balın, hastaların ayaklarındaki yaraları fark edemeyebileceğini söyledi. Dr. Balın, ‘Diyabeti hastalarında görülen periferiknöropati, sıklıkla sensorimotornöropati şeklindedir. Simetrik, kronik ve merkezden uzak yerleşimli olup alt bacakta daha belirgindir; çorap şeklinde tutulum gösterir. Ayrıca yürüme biyomekaniğini değiştirdiğinden ayak tabanında görülen deri kalınlaşmasınasebep olur ve tüm ayak tabanı basıncı bir noktada yoğunlaşır. Bu hastalarda ağrı duyusunun olmaması doğal korunmayı, yani lezyon üstüne basmamayı engeller. Bu durum yara gelişmesine yol açabilir. Ayrıca bu hastalarda minör travma, örneğin ayakkabının uygun olmaması, yanıklar, kesiler, böcek sokması gibi nedenler kolayca kronik yara geliştirebilir. Ağrı duyusunun kaybı, hastanın hekime geç başvurmasına neden olarak tanıyı geciktirir’ ifadelerine yer verdi.

‘TEDAVİYE ÇABUK BAŞLANMALI’

Tedavinin amacının enfeksiyonu durdurarak ilerleyici doku hasarını önlemek olduğunu belirten Dr. Balın, antibiyotik tedavisinin tüm infekte yaralarda gerekli olduğunu söyledi. Dr. Balın, ‘Antibiyotik tedavisi tüm infekte yaralarda gerekli olsa da uygun yara bakımı ile birlikte yapılmalıdır. Tedaviye klinik tanı konulduktan sonra mümkün olduğunca çabuk başlanmalı. Böylece enfeksiyonla ilişkili hastalık oranı, hastanede kalış süresi ve büyük ayak ampütasyonları azalır. Tedavi süresi, yara tümüyle iyileşene kadar değil, hafif enfeksiyonlarda 7-10 gün, orta derece olanlarda 2-3 hafta, şiddetli enfeksiyonlarda 2-4 hafta arasında değişir. Akut kemik iltihabında tedavi süresi, en az iki haftası damar yolundan olmak üzere 4-6 hafta, kronik kemik iltihabında ise infekte kemik dokusu uzaklaştırılamadığı takdirde en az üç aylık bir tedavi süresi düşünülmelidir’ dedi.

‘GÜNLÜK AYAK BAKIMI’

Dünyada her 30 saniyede bir değişik seviyelerde ayak kaybına neden olan diyabetik ayak yaralarının, doğru ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebildiğini söyleyen Dr. Balın, diyabetten kaynaklanan ampütasyonu önlemek için yara geliştiğinde zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğini söyledi. Dr. Balın, ‘Erken yara bakımı ve gerekirse antibakteriyel tedavi ile yaranın ilerlemesinin ve dolayısıyla ayak kesilmesinin önüne geçilebilir. Diyabete bağlı ampütasyon yapılmış hastada ölüm riski yüksek olup, 5 yıllık ölüm oranı yüzde 70 olarak belirlenmiştir. Diyabetik ayak enfeksiyonundan korunmak içinse öncelikle iyi bir glisemik kontrol gereklidir. Yüksek riskli bireylerin ve ailelerin eğitimi, ayağın yükten ve baskıdan kurtarılması, ayağın damar yapısının değerlendirilmesi ve lokal yara iyileşmesi sağlanmalıdır. Bu hastaların ayak bakımı mutlaka günlük olarak ayakların yıkanıp parmak aralarının özellikle kurulanması ve nemlendirici krem sürülmesi şeklinde yapılmalı, çıplak ayakla yürünmemeli, uygun ayakkabı ve çorap kullanılmalı, tırnaklar düzgün kesilmeli ve sorunlu tırnaklar sürekli kontrol edilmelidir. Bunlara ek olarak nasır tedavisi dikkatle yapılmalı; ayakkabı içleri günlük incelenmeli, çoraplar günlük değişmeli ve ayak mantarı, kesi, sıyrık, yara gibi durumlarda sağlık kuruluşuna zaman kaybetmeden başvurulması gereklidir’ diye konuştu.

HASTA VE YAKINLARINA TAVSİYELER

Diyabet tanısının pek çok kişi için fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da zorlayıcı bir süreç olduğunu kaydeden Dr. Balın, ‘Bu durum hastaların ve ailelerin yaşamları üzerinde olumsuz bir etki oluşturabilir. Diyabet hastaları için sağlıklı yaşamanın dört altın kuralı vardır. Sağlıklı beslenme, yeterli fiziksel aktivite, tıbbi bakım ve kişisel kontrol, düzenli sosyal yaşam. Bununla birlikte diyabette kişisel ayak bakım uygulamalarını öğrenmek, bu davranışları günlük yaşamla bütünleştirmek gerekmektedir. Ayrıca meydana gelen yaraların hafife alınmaması, morluk, kızarıklık, siyahlık, şişlik, kanama, akıntı, kabarcık, gibi olağan dışı bir durumla karşılaşıldığında derhal bir hekime başvurmalıdır’ ifadelerine yer verdi.

Haber Muhabiri: Mehmet USLU