Yavuz Tufan Koçak'ın kurduğu ve 3 yıldır Kepez'in Duacı Mahallesi'nde faaliyet gösterenAYBUDER'de, madde bağımlısı gençler ücretsiz olarak tedavi ediliyor. Büyükşehir Belediyesi'nden destek alan Koçak, her gün 'Bir deniz yıldızını' daha dünya okyanusunda özgürlüğüne kavuşturuyor
YAVUZ Tufan Koçak 58 yaşında. Asker bir baba ve ev hanımı bir annenin 5 çocuğundan biri. İstanbul Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü mezunu olan Koçak, çocukluk aşkıyla evlendikten sonra iki çocuğu dünyaya geldi. Bu süreç içerisinde kendi işini kuran ve son derece rahat bir hayat süren Koçak, ailesinin ve toplumun kendisinden beklediği her şeyi hayata geçirdiğini söylüyor. Koçak, alkole olan tutkusunu ya da bir başka deyişle bağımlılığını ise kendisine itiraf etmekte gecikince bütün hayatı alt üst oldu. Eşinin ısrarlarıyla İstanbul’da bir özel hastaneye yatan Koçak, burada umduğunu bulamayınca mutlu giden evliliği de sona erdi. Hayatı alt üst olan Koçak, tam her şey bitti derken 1939 yılından beri Amerika’da uygulanan ve Türkiye’de de yeni yeni uygulanmaya başlanan 12 Basamak eğitimlerinekatıldı. Fethiye’deki bu eğitimlerde kendi deyimiyle ‘Ayık’ olmayı başaran Koçak, bu yöntemi daha fazla kişiye ulaştırmak ve insanlara yardım etmek amacıyla İstanbul’da Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER)’i kurdu. Ekonomik nedenler nedeniyle oradan ayrılmak zorunda kalan Koçak’ın yeni adresi Antalya oldu. İlk önce Döşemealtı daha sonra son 3 yıldır Kepez’in Duacı Mahallesi’nde kurduğu merkezde insanların bağımlılıklarından arınması için çalışmalar yapan Koçak, bu süre zarfında sayısız insanı arındırarak yeniden hayata kazandırdı. Kendi deyimiyle okyanusa bir deniz yıldızı daha bıraktı…
‘AİLEM DAĞILDI’
Yavuz Tufan Koçak, birçok gerçeği kendisine itiraf etmekten çekinmeyen bir kişiliğe sahip. Kullandığı dönemde hiçbir zaman alkol bağımlısı olduğunu kabul etmediğini söyleyen Koçak, bu süre zarfında eşinin ve çocuklarının hayatını kararttığını da samimiyetle söylüyor. İlk kez eşinin ısrarıyla bir özel hastanede tedavi altına yattığını belirten Koçak, o günleri şu şekilde özetliyor: ‘Kırılma noktam o hastaneydi. Alkol denen illetten kurtulmak için yattığım hastanede çok daha kötü olup çıktım. 14 gün kaldım. İlk 3 günümü hatırlamıyorum. Hayatımda görmediğim, duymadığım uyuşturucuları kullandılar üzerinde. Tedavi olmak için girdiğim yerden daha kötü olup çıktım. Bu süreçte ailem dağıldı. Annem beni alkolden kurtarmak için her yol denedi. Hacı, hoca gibi. Ancak bir sonuç elde edemedik. Maalesef bağımlılık tsunami gibi. Hem kendisine hem de çevresine zarar veriyor.’
FETHİYE’DE YENİ BİR HAYAT
Hastanede tedavi edilemeyince annesi Koçak’ı Fethiye’ye götürdü. Kafasının dağılması için izlenen bu yöntemde başarılı olamayıncaKoçak, alkol almaya devam etti. Bir süre sonra bu bağımlılıktan kurtulmaya karar veren Koçak, Fethiye’de düzenlenen ve 1939 yılından beri Amerika’da uygulanan rehabilite toplantılarına katılmaya başladı. Koçak, bu süreci şöyle anlatıyor: ‘Annemi yanımdan gönderdim. İlk başta beni yalnız bırakmak istemedi ama buna mecburduk. Sonrasında ben o toplantılara katılmaya başladım. Çok acı çektim. Cebimde 5 kuruş para yoktu ve ben her gün 20 kilometre yol yürümek zorundaydım o toplantılara katılmak için. Şükrü öğrendim. Sahip olduğum şeyleri görmeye başladım. Ben başkasıyla durumumu paylaşınca ‘ayık’ kalıyordum. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladım. O süreçte fakülte mezunu olduğum için eşim bana vekil öğretmenlik ayarlamış. Gittim bir dağ köyünde 3 ay öğretmenlik yaptım. Sonrasında bir arkadaşımın yanında turizm işiyle uğraştım ve yeniden İstanbul’a geldim. Döndüğümde neleri kaybettiğimi çok daha iyi anlamıştım.’
AYBUDER’İN TEMELLERİ ATILIYOR
İstanbul’a bir süre yaşadıktan sonra yeniden Fethiye’ye dönerek toplantılara katılmaya devam eder Koçak. Bunun nedenini ise içinde bastıramadığı acıları tamamen yenmek olarak açıklıyor. 1 yıl daha Fethiye’de kalan Koçak daha sonra İstanbul’a dönerek AYBUDER’in temellerini atar. Koçak, bu macerayı ise şöyle özetliyor: ‘Çapa Tıp Fakültesi’nde eğitimlere katıldım. 12 basamaklı toplantıların yetersizliğini buldum. Toplantı 1 saat sürüyordu. Geri kalan 23 saatte bu insanlar ne yapardı? 2008 senesinde İstanbul’da AYBUDER’in temellerini attım. Bağımlıların ailelerinden ve bağımlılardan yardım alarak. Türkiye’nin tanınmış ailelerinden birinin çocuğunu tedavi ettiğimiz için onlarda bize sponsor olmuşlardı ancak benim basınla olan ilişkilerim nedeniyle isimlerinin duyulmasını istemedikleri için daha sonra çekildiler. İstanbul’dan ayrılmak durumunda kaldık ve Antalya’ya geldik.’
TÜREL ÇİFTİNDEN BÜYÜK DESTEK
Antalya’da ilk başta Döşemealtı’na yerleşen Yavuz Tufan Koçak, 3 yıl önce buradan taşınarakDuacı’daki merkezi açar. Bu süreçte Antalya protokolünden çok önemli destekler aldıklarını söyleyen Koçak, ‘Buraya gelen bağımlılardan para almıyoruz. Bazı ailelerimiz bağış yapıyor. Binamızın kirasını bağımlı bir kardeşimizin amcası ödüyor. Şunu söylemem gerekir ki burada bambaşka bir ortam var. Büyükşehir Belediye Başkanımız Menderes Türel ve eşi Ebru Türel bizlere fazlasıyla destek oldular. Ebru Hanım bu konularda çok hassas. Buranın elektrik ve suyu valilikle yapılan protokol çerçevesinde bize ücretsiz veriliyor. Festivallere, etkinliklere ücretsiz girebiliyoruz. Bu tür organizasyonlar bizim için çok önemli. Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Burhanettin Bey de bizlere çok destek oluyor. Ancak Büyükşehir Belediyesi’nin desteği bize başlı başına yetiyor zaten. Ebru hanımdan bir söz aldık. Devletten temin edilecek yere yeni bir bina yapacaklarını söylediler. Bu çocukların daha iyi şartlarda yaşamaya hakları var. Kendilerinin ilgisi bizi mutlu ediyor. Teşekkür ederim. ‘
‘ANNESİNİN EVİNDE DEĞİL!’
Bağımlının AYBUDER’de ilaç kullanılmadan nasıl yeniden sağlığa kavuştuğu hakkında da bilgi veren Koçak, ‘Buraya geldiği zaman bir bağımlı annesinin evinde olmadığını farkına varıyor. Yatağını yapmayı öğreniyor. Yemeğini kendi yapıyor. Kendi çamaşırını yıkıyor. İlk defa varolduğunu hissediyor. Bahsettiğimiz 12 Basamak toplantılarını gerçekleştiriyoruz. Hitler’in Kavgam’ından Mesnevi’ye kadar geniş kapsamlı bir kütüphanemiz var. Kitap okuyoruz. Rekreasyon çalışmalarımız var. Müzik eğitimlerimiz var. Kurslara, seminerlere, festivallere katılıyoruz. Birçok genç, ilk defa tiyatroya gittiğini söyledi bana. Hayatın içerisinde ne varsa onları yapıyoruz. Hayatın içinde var olduklarını bilmeleri lazım. Lüks yerlerde çay içiririm. Küçük Emrah psikolojisinden çıkmamız lazım. Burada da bunu başarmaya çalışıyoruz. Biz burada birbirimize destek olmanın, dayanışmanın aynı gemide batacak olmanın duygusuyla kalıyoruz. Gitmek isteyene kapı açık. Ama buraya gelen biri kovalasam da gitmiyor. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’yle birlikte eğitimler veriyoruz. Yeni bir projemiz var. Başsavcımız onayladığı takdirde denetimli serbestlikle çıkan arkadaşlarımıza eğitimler vereceğiz’ dedi.
‘AİLELER BİLİNÇLENMELİ’
İnsanların bağımlılık konusunda bilinçlenmesi gerektiğini belirten Koçak, ‘Maalesef insanlarımız bu konuda bilgi sahibi değiller. Pahalı olan tedavi yönteminin kesin çözüm olduğunu düşünüyorlar. Kesinlikle öyle değil. Rehabilite diye bir şey var. Ama amaçları para kazanmak olan kişiler bunu hiç uygulamıyorlar. Biz bunu tedavi ediyoruz diye konuşanlar ya bağımlılığı bilmiyorlar ya da niyetleri kötü. İnsanlar ne yazık ki grip gibi bundan 2 günde kurtulacağını düşünüyor. Ancak kullanılan ilaçlar bağımlılıkları tetikliyor.Ailelerinde bilinçlenmesi lazım. Çocukların tuvalet ihtiyaçlarını bile gideriyorlar. Çocuk rahata alışınca duygusal olarak doyamıyor. Bu da bağımlılığı ortaya çıkarıyor. Biz Müslümanız, güzel bir aile yapımız var diyoruz. Biz, Avrupa ya da Amerika gibi olmayız diyoruz ama daha beteri olacağız. Uyuşturucudan öldüğü saklanan bir dünya insan var. Basına çıkmıyor artık bunlar. O kadar doğallaştı ki. İnsanlar duraklarda iki büklüm yatan çocukların yanından yürüyüp geçiyor. Bağımlılıkta sihirli çubuk ararlarsa sonucunda mezarlıklara giderler. Son dönemli cinayetlere bakın. Ama hiçbirinde uyuşturucu kelimesi geçmiyor. Herif cinnet geçirdi diyorlar. Yalan. Bakın bu yılan çok büyüdü ve yakında herkesi evine girecek’ dedi.
‘UYUŞTURUCU TEMİN EDEN AİLELER VAR’
Bu konuda duyarlılık oluşturabilmek için annelerin sokaklara dökülmesi gerektiğini düşünen Koçak, sözlerine şöyle devam ediyor: ‘Eğer anneler sokaklara dökülmezse yeni mezarlıklar arayacağız. Ben elimden geleni yapıyorum. Bir denizyıldızı daha sloganıyla bu tür insanları yeniden hayata kavuşturmaya çalışıyorum. Ama elimden bir yere kadar geliyor. Tanrı mıyım ben? Toplum yaşamadan akıllanmayacak maalesef. İnsanüstü bir performansla 15 yıldır çalışıyorum ama beni linç etmeye kalkıyorlar. Bozacı şıracı muhabbeti var. Bağımlılık ilaçla tedavi edilemez. Bunu doktorlar da inkar etmiyor. Sadece öteliyoruz. Ben tacize uğramışım, hırsızlık yapmışım bunları ilaç nasıl unutturacak. Sadece halının altına itiliyor. Bu aslında bir kısır döngü. Canım acıya acıya bu işle uğraşmam lazım. Diğer türlü imkansız. Hep önümü kapatmaya çalıştılar ama benim dediğim sistemde rant yok. Rant olsa ben daha fazla dinlenirdim. Toplum kafasını değiştirmemekte inat ediyor. Bu toplum manyaklaştı. Çocuğuna kendi eliyle uyuşturucu temin eden aileler var. İnsanlar ne der diye sokağa çıkarmayıp evde uyuşturucuyla çocuklarını besleyen aileler var. Gerçekten çok yazık.’