Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

Hayvan haklarında karnemiz iyi değil!

Varsayılan Resim

Antalya Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Evrim Ercan, hayvan hakkı ihlallerinin Antalya'da da olduğunu, yapılması gerekilenleri anlattı. Ercan Antalya'daki en büyük utançlarından birisinin de yunus parkları ve dev akvaryum olduğunu söyleyerek, 'Bu parklara gidereksuça ortak olmayın' dedi
ANTALYA Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve önceki dönemlerde 4 yıl Hayvan Hakları Kurulu Başkanlığı yapan Evrim Ercan, hayvan hakkı ihlallerinin Antalya’daki örneklerine dikkat çekti. Özellikle yunus parkları ve dev akvaryumlarının utanç kaynağı olduğunu belirten Ercan, ‘Turizm kenti olması nedeni ile ülkemizde en çok yunus parkının bulunduğu şehirlerden biri de maalesef Antalya. Yunuslar ve dev akvaryumda bulunan deniz canlıları doğal habitatlarından koparılarak suni havuzlarda esaret altında yaşamaya mahkum ediliyor. Yunuslar esaret parklarında ölü balık yemeye, dans etmeye ve çeşitli şovlar yapmaya zorlanıyor’ dedi. Ercan ayrıca Antalya’daki beslenme noktalarının da arttırılması gerektiğini söyledi.

‘YASA KORUMASI ŞART’

‘Tüm hakların temeli aslında yaşama hakkına dayanır’ diyen Avukat Ercan, ‘Doğumla beraber doğar haklarımız. Bu nedenle var olan her canlının yaşama hakkı ve yaşama hakkına bağlı olarak sahip olduğu hakları var. Bir haktan söz edebilmek için bu hakkın hukuk tarafından korunuyor olması gerekli. İşte bu nedenle hayvan haklarından söz etmek için yasa koruması şart. Hayvan Hakları ile ilgili mevcut mevzuat ne yazık ki bu hakkın korunmasında yetersiz kalıyor. Çünkü 5 bin 199 Sayılı Hayvan Hakları Kanunu, Kabahatler Kanunu hükmünde. Hayvanlara karşı kötü muamele, işkence, tecavüz gibi durumlarda yalnızca idari para cezası veriliyor. Verilen idari para cezaları ise hayvanlara karşı işlenen suçları önlemede ve adaletin hayvanlarımız için gerçekleşmesinde yetersiz kalıyor’ bilgisini verdi.

‘DOĞA BİR BÜTÜN’

Uzun yıllardır yasanın değişeceği ve hayvanlara gerçek hukuki koruma sağlayacak yeni yasanın getirileceği basında yer alsa da bunun sözde kaldığını söyleyen Ercan, ‘Sıra hayvanlar için yasa yapmaya bir türlü gelemiyor. Bu nedenle şimdilik mevcut yasanın hayvanları koruyan hükümlerinin olabildiğince uygulanmasını sağlamakla yetinmek durumundayız. Bu dünya sadece biz insanlara ait değil. İnsanoğlu her ne kadar kendini diğer canlılardan daha üstün görse de aslında doğa bir bütün. Ne yazık ki insanoğlunun bu türcü anlayışının sonucu olarak hayvanlar yüzyıllardır sömürülüyor, işkenceye uğruyor ve katlediliyor. İnsanlar hayvanları kendi hunharca kullanımlarına tahsis edilmiş bir eşya gibi görüyor. Hayvanlar acımasız deneylerde kullanılmış, kürkü için canlı canlı katledilmiş, eğlence için esaret ve kötü muameleye maruz kalmış, zevk için spor adına avlanılmışlar. Kapitalist dünyanın sömürü düzeninden nasibini hayvanlarda en acımasız şekilde alıyor’ dedi.

ANTALYA’DA DA SIKINTI VAR

İnsan hakkı,hayvan hakkı ayrımının büyük bir yanılgı olduğunu söyleyen Ercan, ‘Eğer hayvan haklarına değer verilmiyorsa o zaman insan haklarına da değer verildiği düşünülemez. Bu haklar birbiri ile paralel gelişir. Zira her iki hakkın da kaynağı yaşama hakkıdır. İçinde yaşadığımız bu dünya ve parçası olduğumuz doğada bizim dışımızdaki canlılara yaşam hakkı tanımak hepimizin insani ödevi olması lazım. Kentlerde yaşamlarını sürdüren bizler, en çok sokak hayvanları diye adlandırdığımız kediler ve köpeklerle müşterek bir hayat yaşıyoruz. Kediler ve köpekler binlerce yıl önce insanlar tarafından evcilleştirilip, doğal ortamlarından koparılıp, insanlar arasında yaşamaya alıştırıldı. Artık kentler kedilerin ve köpeklerin doğal yaşam alanı haline geldi. Milattan önceki yıllarda evcilleştirildiği düşünülen bu hayvanlar ne yazık ki artık bir kısım kentliler tarafından sorun olarak görülüyor vekentte istenmiyor. Oysaki onları evcilleştiren, doğal yaşam alanlarından kentlere taşıyan insanoğlunun sokak hayvanlarına karşı ‘yaşam hakkı tanıma’ borçları olduğu şüphesiz. Ülke genelinde hayvanların yaşadığı sıkıntılar ve hayvan hakkı ihlalleri Antalya kentinde de yaşanıyor’ şeklinde konuştu.

BELEDİYELERİN GÖREVİ

Sokak hayvanlarının korunmasının, bakılması ve gözetimi 5 bin 199 Sayılı yasa ile yerel yönetimlere bırakıldığını anlatan Ercan, ‘Buna göre yerel yönetimlerin sokak hayvanlarını kısırlaştırma, aşılarını yapma, rehabilite ettikten sonra aldıkları yere bırakma sorumluluğu bulunuyor. Ancak ne yazık ki birçok kent belediyesi yasadaki bu yükümlülüklerini ya hiç ya da gereği gibi yerine getirmiyor.Belediyeler yasadan doğan bu sorumluluklarını kendi bünyelerindeki Geçici Hayvan Bakımevi yani halk arasında bilindiği şekliyle ‘barınaklarda’ geçekleştiriyor. Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlar toplanarak aşı, kısırlaştırma, tedavi-bakım ve rehabilite işlemi için geçici hayvan bakımevlerine getiriliyor. Ancak insanlardaki en büyük yanılgı barınakların hayvanlar için iyi ve korunaklı bir yer olduğu yanılgısı’ şeklinde aktardı.

BARINAKLAR OTEL DEĞİL

‘Barınaklar beş yıldızlı oteller değil, viral bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği, hayvanların hapis olduğu yerlerdir’ şeklinde konuşan Ercan, ‘Birçok barınakta hayvan sayısı kapasitenin çok üstünde. Hayvanlar ırk ve boyut gözetilmeden aynı kafesin içine konuluyor, büyük hayvanlar küçük hayvanlara zarar veriyor. Tüm bunların yanı sıra birçok belediye kapasitesinin çok üzerinde hayvan barındırdığı için ilaç ve mama sıkıntısı yaşıyor. Yine maalesef fiziksel koşullar da hayvanlar için elverişli değil. Antalya’daki geçici hayvan bakımevlerinin koşullarının iyileştirilmesi, tıbbi cihaz ve teçhizatların tam teşekküllü hale getirilmesi, hatta her ilçe belediyesine ait 7/24 çalışan acil hayvan ambulansı alınması gerekli. Bildiğim kadarı ile şu an Büyükşehir Belediyesine ait hayvan ambulansı dışında başka bir ambulans bulunmuyor’ diyerek tek bir ambulansın yeterli olmayacağı da ekledi.

‘DENGEYİ DE BOZUYOR’

Yerel yönetimlerin sokak hayvanlarını kısırlaştırmak, aşılamak, tedavi ve bakımlarını yaptıktan sonra hayvanları aldıkları yere bırakması gerektiğini söyleyen Avukat Ercan, ‘Ancak ne yazık ki bazı yerel yönetimler sokak hayvanlarını aldıkları bölgelere bırakmıyor. En büyük dram ise belediyeler tarafından toplanan hayvanların şehrin çok dışında ormanlık alana atılmaları.Bu durum yasaya açıkça aykırı olup, belediye çalışanlarının da cezai sorumluluğunu gerektiriyor. Ormanlık bölgelere bırakılan hayvanlar aç ve susuz kalıyor. Üstelik bu hayvanlar vahşi hayvan saldırısına uğradığı gibi, açlık nedeniyle keçi, geyik gibi koruma altında olan yaban hayvanlarına da saldırıyor ve doğal yaşam dengesinin bozulmasına neden oluyor’ dedi.

BİLEN KİŞİLER OLMALI

Yine belediyeler tarafından aşılama ve kısırlaştırma için toplama yapılırken hayvana en az acı ve korku verecek olan yöntem uygulaması gerektiğini anlatan Ercan, ‘Özellikle bayıltıcı iğne kullanılması gereken durumlarda veteriner hekimin bulunması hayvanın yaşı,sağlık durumu,kilosu göz önünde bulundurularak yakalanması esas olmalı. Bununla birlikte tedavi ve yardım için yakalanmaya çalışılan bir hayvan için bayıltıcı iğne kullanımı yaşamını kaybetmesine de sebep olabiliyor. Bu nedenle öncelikle yasa ve yönetmelik gereği veteriner hekim varlığı şart olduğu gibi belediyelerin veteriner işlerinde çalışacak sağlık personeli dışındaki personelin dahi hayvandan korkmayan, hayvanları seven, hayvan bakımından anlayan kişilerden seçilmesi gerekiyor’ diyerek bunun önemine dikkat çekti.

‘ALINDIĞI YERE BIRAKILSIN’

Kentte hayvanları seven, besleyen ve bir arada yaşamaktan mutluluk duyan insanların yanı sıra hayvanların yaşamına tahammül edemeyen insanların da olduğunu vurgulayan Ercan, ‘Her fırsatta havladıkları, onlardan korktukları, kirlilik yarattıkları vs. gerekçesiyle şikayet eden insanlar yüzünden hayvanlar ormana, barınağa ya da hiç tanımadıkları bölgelere terk edilmeye mahkum oluyor. Yerel yönetimlerin hayvan sevmezlerin şikayet baskısı nedeni ile yasaya aykırı uygulamaları kabul edilemez. Bu nedenle aşılama,kısırlaştırma,tedavi veya rehabilite için toplanan hayvanların sonrasında alındıkları bölgeye bırakılmaları hususu hayati önem arz ediyor’ diyerek dikkat çekti.

‘İlimizde bazı belediyeler örnek uygulamalar yaparak sokak hayvanları için besleme noktaları yaptı’ diyen Ercan, ‘Ancak ne yazık ki bu besleme noktalarının sayısı oldukça az. Besleme noktalarının sayıları arttırılmalı. Besleme noktalarının özel olarak tasarlanması, bırakılan yiyeceklerin yağmur ve güneşten etkilenmeyecek şekilde korunmasına dikkat edilmeli. Yiyecek arayan bir hayvanın karnını nerede doyuracağını bilmesi önemli ve yaşamsaldır’ açıklamasını yaptı.

HEMEN KAPATILMALI

Antalya kentinin en büyük utançlarından birisinin de yunus parkları ve dev akvaryum olduğunun altını çizen Ercan, ‘Turizm kenti olması nedeni ile ülkemizde en çok yunus parkının bulunduğu şehirlerden biri de maalesef Antalya. Yunuslar ve dev akvaryumda bulunan deniz canlıları doğal habitatlarından koparılarak suni havuzlarda esaret altında yaşamaya mahkum ediliyor. Yunuslar esaret parklarında ölü balık yemeye, dans etmeye ve çeşitli şovlar yapmaya zorlanıyor. Bu durum nedeni ile acı çeken, psikolojik travma geçiren, ölü doğum yapan yunuslar var. Yine yunusların kıkırdak yapılı sırt yüzgeçlerine insanların tutunarak yüzmesi de yüzgeçlerinin eğrilmesine neden oluyor. Doğal yaşam alanı denizlerde saatte ortalama 40 km hızla yüzen, günde ortalama 130 km kat eden yunuslar dört tarafı duvar bir havuzun içinde yaşamayamahkûm ediliyor’ bilgisini verdi.

ORTAK OLMAYIN

‘Yunus parklarına giderek bu esarete ve bir hayvanın yaşamının çalınmasına ortak oluyorsunuz’ diyen Ercan, ‘Başka bir canlının acısı sizin eğlenceniz olmasın. Lütfen yunus parklarına, dev akvaryumlara giderek bu işletmelere para kazandırmayın. Onlar kazandıkça bu işkenceye dayalı hayvan sömürüsünün devam edeceğini unutmayın. Unutulmamalıdır ki, hayvanlar bu dünyaya insanoğluna hizmet etmek, insanoğlunun açgözlü sömürülerine hedef olmak için gelmedi. Hayvanların da hakları olduğu kabul edilmeli. Hayvanlarla birlikte onların yaşam haklarına saygı duyarak, yok etmeden, sömürmeden, zarar vermeden, görmezden gelmeden, can taşıdıklarını unutmadanyaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü onlar da parçası olduğumuz bütünün bir parçası. Antalya dünyanın en güzel kentlerinden biri. Doğası, iklimi, tarihi ve kültürel mirası ile adından söz ettiren Antalya hayvan haklarının korunduğu, hayvan sever bir kent olarak da adından söz ettirmeli.Bir marka haline gelmeli. Antalya’ya ve Antalyalılara yakışan budur’ sözlerine vurgu yaptı.

Özel/Dilan ERAY

Haber Muhabiri: Melike Gül Yiğit