Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

İmmün Trombositopeni yaşam kalitesini etkiliyor

İmmün Trombositopeni yaşam kalitesini etkiliyor

Kan sayımında sadece trombosit sayısı düşüklüğü ile tanımlanan ve otoimmun bir hastalık olan İmmün Trombositopeni (İTP),aynı zamanda hastaların yaşam kalitesini de etkileyerek bireysel ve toplumsal yük oluşturuyor
İMMUN trombositopeni (İTP), kan sayımında sadecetrombosit sayısı düşüklüğü (trombositopeni) ile tanımlanan otoimmun bir hastalıktır. İnsanın kendi moleküllerine karşı yabancılaşması ve onlara karşı bağışıklık sistemini aktifleştirmesi ile onlarlayabancı moleküllermiş gibi mücadele etmesisonucunda gelişen klinik tablo otoimmunite olarak adlandırılır. İTP hastalarında trombosit denen kan pulcuklarının yüzeyinde yer alan bazı moleküller, enfeksiyonlar, ilaçlar veya kimyasallar nedeniyle vücuda yabancılaşır. Vücut bu molekülleri kendisinden olmayan moleküller sınıfına koyarve onlara karşı bağışıklık sistemi aktifleşerek antikor denilen bağışılığa yol açan proteinlerini yapar. Trombositlere yapışan bu otoantikorlar nedeniyle, oluşan antikor-trombosit kompleksi dalaktaki hücreler tarafından parçalanır. Böylece trombosit sayısı düşerve oluşan bu antikorlar kemik iliğini baskılarken, kemik iliğinde trombosit yapımını duraklatır. İTP hastalarında ayrıca bağışıklık sisteminde rol oynayan bazı hücreler de, kemik iliğinde trombosit yapımının bozulmasına neden olur.

İTP hastalığına yönelik açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, romatizmal hastalıklar, enfeksiyonlar, kanser gibi habis hastalıklar, ilaçlar ve ilaç benzeri besin olmayan katkı maddelerinin trombosit sayısı düşüklüğüne/fonksiyon bozukluğuna yol açabildiğini vurgularken, ‘Trombosit sayısının azlığına, kansızlık veya lökosit sayısı düşüklüğü genellikle eşlik etmemektedir. Trombosit sayısı düşüklüğüne yol açan birbirinden farklı pek çok klinik tablo olması nedeniyle, İTP tanısı bir dışlama tanısıdır. Trombositopeniye yol açabilecek bilinen nedenlerin olmaması durumunda İTP tanısı konmaktadır’ dedi.

İTP hastalığının özellikle cilt ve mukozalarda kanama ile karşımıza çıktığını belirten Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, ciltte toplu iğne başı büyüklüğünde üzerine basmakla solmayan ve ciltten kabarık olmayan lekeler oluştuğunu ve lekelerin cilt içi kanamalara bağlandığını, bu nedenle hastalarda morarmalar ve çürümeler görülebildiğini söyledi. Cilt içi kanamaların genellikle bacaklarda, bacağın üçte birlik alt kısmında ortaya çıktığını ifade eden Demir, aynı zamanda ağız içinde, diş etlerinde, sindirim sistemi ve idrar yollarında kanama olabildiğini aktardı. Demir ayrıca, eklem içi, organ içi, vücut boşluklarında ve kafa içinde yaşamı tehlikeye sokacak kanama tablolarının olmasının nadir görülen klinik bulgular olduğunu belirtti.

60 YAŞINDAN SONRA ARTIYOR

İTP’nin toplumdaki genel sıklığının erişkinlerde yılda 100 bin kişide 2-4 olguda görüldüğünü aktaran Prof. Dr. Demir, İTP’nin iki yaş grubunda sıklığının arttığını ifade etti: ’20-30 yaşlarında özellikle kadınlarda sık olarak görülürken, 60 yaşından sonra da sıklığı artmakta ama bu yaşlarda her iki cinsiyette de eşit olarak görülüyor. Çocukluk yaşında görülen İTP ise akut olarak, yani hızlı bir şeklide başlarken kendiliğinden geçebiliyor. Ancak erişkin yaşta hastalık sinsi olarak başlıyor ve yüzde 70 oranında geçmiyor ve kronikleşiyor’ dedi.

Otoimmunitenin yavaş seyirli mikrobik olmayan bir iltihap tablosu oluşturduğu için, hastalarda halsizlik, günlük işleri yaparken kolay yorulma ve yaşam enerjisinin azlığı gibi şikayetler oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Demir, ‘Bazen hiç kanama bulgusu olmamasına rağmen yukarıda sayılan şikayetlerle ve trombositopeni ile hastalar doktora başvurabiliyor. Tedavide kullandığımız bazı ilaçlarda vücut ile ilgili bu şikayetleri artırabiliyor ve hastaların yaşam kalitesi bozulabiliyor.’ şeklinde konuştu.

Hastaların özellikle trombosit sayısına odaklandığını aktaran Demir, trombosit sayısında ortaya çıkabilen dalgalanmaların hastaların bir kısmında psikolojik bozukluklara yol açtığını ve hastalığın kişi ve toplum üzerinde oluşturduğu yükü artırabildiğini aktardı.

HER HASTADA KANAMA BULGUSU YOK

İTP’nin sadece kanama bulguları ile ortaya çıkan bir hastalık olmayıp, aynı zamanda yaşam kalitesini de etkileyen bireysel ve toplumsal yük oluşturan kronik bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, ’12 ülkede 1.400’e yakın hastaya uygulanan bir anket çalışmasında, hastaların üçte ikisinde yorgunluk, yarısına yakınında enerji azlığı, üçte birinde daha önceden yaptığı egzersizleri yapamadığı, yarısında duygusal iyilik halinin etkilendiği, yineüçte birinde çalışma saatlerinde azalma olduğu ve dörtte üçünde ise günlük işleri yerine getirmede zorluklar yaşandığını gösteriyor’ dedi.

İTP tanısınıntrombosit sayısının 100.000/mm3’ün altında olması ve trombositopeniye yol açan bir nedenin olmaması ile koyulduğunu ifade eden Prof. Dr. Demir, ‘İTP tanılı her hastada kanama bulgusu olacak diye bir kural yok. Ayrıca kanama oluşturmayan her trombosit düşüklüğünün tedavi edilmesi zorunluluğu da bulunmuyor. Bu nedenle benim trombosit sayım düşük doktor neden bana ilaç vermedi diye kuşkulanmamak ve internette arama motorlarına girip hastalığın tedavisini araştırmamak gerek’ şeklinde konuştu.

Haber Muhabiri: Merve Hatice USLU