Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

Kadın cinayetlerinde Antalya ilk sıralarda!

Kadın cinayetlerinde Antalya ilk sıralarda!

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Dilek Eldeniz, kadın cinayetlerinde Antalya'nın ilk sıralarda yer almasının sebeplerini anlattı
ANTALYA Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Dilek Eldeniz ile kadınların sorunlarını konuştuk. Kadın cinayetlerinde Antalya’nın ilk sırada yer almasının sebeplerini anlatan Eldeniz, göç, ekonomik, sosyal sebeplerin etkili rol aldığını savundu. Eldeniz, temelde de ataerkil toplum yapısının kadına şiddeti arttıran unsurlar arasında yer aldığını söyleyerek toplumun toplumsal cinsiyet ve eşitlik konusunda bilinçlenmesi gerektiğini anlattı. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Benim adım Fatma Dilek Eldeniz. Aydın doğumluyum. Emekli tarihi öğretmeniyim. 1990’lı yıllarda Antalya’da ilk defa kadın platformunun kurulmasında ve tüzüğünün hazırlanmasında ön ayak olduk. Eğitim Sen’de de iki dönem sekreterlik yaptım. Hayatımın her alanında kadınlarla alakalı çalışmalar yürütüp demokrasi savaşı verdik. Şimdi de Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği Başkanıyım ve aktif olarak görev alıyorum. Peki sizce kadınların Türkiye’deki sorunları neler? Ev kadını olma meselesi kadını hep görünmez kılan bir şey. Oysa kadının çok fazla yaptığı iş var. En önemli işi evde kadınlar yapıyor. Kadınlar bu gücünün farkına varmalı. Kendisini sadece ev kadını olarak görmemeli. Toplum da bunun farkında olmalı. Devlet kendi üzerine düşen bazı görevleri kadınların üzerine yıkarak işin ucundan çok az tutup kaçıyor. En basiti kreş açmıyor. Birçok kreşi kapattı. Çocuk bakımı kadının sırtında. Yaşlı bakımı da kadının sırtında. Erkeğin işe hazırlanmasında arka planda kadın çalışıyor. Muhafazakar sistem kadınım ön planda olmasını istemiyor ama liberal sistem kadının çalışmasını gerekli kılıyor. Böyle olunca muhafazakar kesim kadının iş ortamında olmasını kabulleniyor fakat yedek işgücü olarak kabul ediyor. Bunun gibi sıralayacağımız bir sürü sorun var. Peki Türkiye’deki kadına yönelik şiddeti biraz açıklayabilir misiniz? İster kamusal alanda ister özel alanda olsun kadına yönelik şiddet dendiği zaman kadının cinsel, fiziksel, ruhsal, duygusal, ekonomik, sosyal anlamda zarar görmesine yol açan, her türlü riskli eyleme kadına şiddet diyoruz. Kadının sırf kadın kimliğinden, cinsiyetinden dolayı uğradığı şiddet. Genel olarak erkeğin kadın üzerindeki baskısına dayanıyor. Her yerde şiddet var. Okulda, toplu taşımada, aile içinde her yerde var. Ama en önemlisi resmi kayıtlar da geçen bu. Bu şiddet de kadınların en korumalı alanı, güvenli alanı dediğimiz yerlerde yani evlerinde oluyor. Ailesinden, oğlundan, kocasından, babasından, sevgilisinden, nişanlısından ya da eski nişanlısından şiddet görüyor. Bu durum kadınlar üzerinde çok çeşitli etkiler yaratıyor. Görünür fiziksel etkilere yol açtığı gibi ruhsal etkilere de yol açıyor. Öte yandan bu tarz durumlarda kadınlar kendisine güveni saygısını yitirmeye başlıyor. Böyle olunca da atak davranamıyor. Bu durumun pek çok olumsuz sonuçları var. Sizce kadına şiddetin temel sebebi nedir? Bunun kesinlikle ataerkil toplum yapısından kaynaklandığını düşünüyorum. Erkekler eliyle kadın erkek eşitsizliğini devam ettiren bunu daha da geliştiren, asimetrik güç dengesizliği. Erkekler, kadınlar üzerindeki en büyük baskı olarak şiddeti görüyor. Egemen sistem de ‘Ben bu dengesizliği deşerek toplumu kontrol altında tutarım deyip şiddeti de maruz gösteriyor. Kadına şiddet, töreleri, geleneklere dayandırılarak olağan karşılanıyor. Bu konularda daha ileri gitmemiz gerekir. Ama bunca zaman geçmesine rağmen biz yıllardır aynı şeyleri konuşuyoruz. En basiti evde annemizle bile çelişebiliyoruz. ‘Ya sen de bunu böyle yapmasaydın’ diyorlar mesela. Toplumun kabullenmesi gerekiyor bazı şeyleri. Kadınlar dahi bu eşitsizliği yaratabiliyor. Çünkü o da neticede ataerkil bir toplumda büyümüş. Okullardaki eğitim de bundan farklı değil. Bazı okul kitaplarında kadın erkek eşitsizliğini savunan söylemler olduğunu gördük. Bunun örnekleri ile karşılaştık. Ekonomik sıkıntılardan ötürü çocuklarını kreşe gönderemeyen aileler her ne kadar bu konuda bilinçli olsalar da kreş masraflarını karşılayamayacağı için çocuklarını anneannelerine ya da babaannelerine bırakıyorlar. Anne, baba toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda istediği kadar doğru eğitimi versin çocuk, babaanne ile ya da anneanneyle geleneksel bir şekilde büyüyor. Geleneksel söylemlere maruz kalıyor. Peki sizce temel sorun erkeklerde mi? Biz ataerkil sistemle mücadele ederken erkek düşmanlığı düşüncesiyle hareket etmiyoruz. Ama şiddetin nereden geldiğini, faili de belli etmemiz gerekiyor. Sonuçta bu ataerkil sistemin sürmesini sağlayan erkekler. İktidar da erkekler var, iş hayatının başında erkekler var, adalet sisteminin başında erkekler var. Hayatın her alanında karar verici organların başında erkekler var. Dolayısıyla onlar egemen sistemi ellerinde bırakmak istemezler. Yüzyıllardır biliyoruz ki haklar ve özgürlükler mücadeleyle elde edilir. O yüzden haklarımıza sıkı sıkıya sahip çıkıp geliştirmemiz gerekiyor. Toplum tarafından erkek egemen sistemin benimsenmesi, şiddetin benimsenmesi mücadeleyi güçleştiriyor. Şiddetle mücadelede ne gibi engeller var sizce? Önemli engellerden biri kadınların karar verici mekanizmada yer almaması. Eğitim bilincinin yerinde olmaması. Eğitim sisteminin de ataerkil şekilde olması, önümüzde çok büyük engellere sebep oluyor. Devletin de karar verici mekanizmalarında kadına yönelik şiddeti kaldırmaya, kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmasının olmaması sorunları daha da büyütüyor. ‘Mış’ gibi davranılıyor. İstanbul sözleşmesinin feshi hakkında ne düşünüyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi tüm kurumlara karşı iyileştirmeye yönelik birtakım maddeler içeriyordu. Bu hem kadına yönelik şiddeti hem de aile içi şiddeti kaldırmaya yönelik bir sözleşmeydi. Hem mağdurun uğradığı adaletsizliği ortadan kaldırmak hem de failin adaletli bir şekilde cezalanması konusunda hem de zarar gören kadın ve ailesinin korunmasının güçlendirilmesine dair maddeler içeriyordu. Biz böyle bir şeyin ülkemizde imzaya açılmasından gurur duymuştuk. Ama maalesef bir imza ile çıkıldığı iddia edildi. Bu hem resmi anlamda geçersiz hem de bizim hukuki meşru anlamda haklarımız anlamında bizce geçersiz. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Adalet sistemi sizce doğru işliyor mu? Bazı takip ettiğimiz mahkemeler oluyor. O mahkemelere gittiğimiz zaman. ‘Hakim çok iyi dinledi acaba ne kadar ne karar verecek’ diye düşünüyoruz bir de bakıyoruz ki sanığın ağzına bakıyorlar. Adamın orada sakince durması ya da takım elbise giymesi indirim sebebi olabiliyor. Gerçek adalet gerçekten yok. Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz. Derneğiniz ve aktiviteler hakkında bilgi verebilir misiniz? Burası 2000 yılında kuruldu. Biz hem şiddet gören kadınların ücretsiz olarak başvurabileceği bir merkez hem de bir derneğiz. Biz resmi kurumlardan ve siyasi partilerden tamamen bağımsızız. Kadın olmaktan doğan sorunlarımızı dayanışma içerisinde burada çözmeye çalışıyoruz. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi ve Konyaaltı Belediyesi ile protokoller imzaladık. Gönüllülük esasına dayalı çalışmalar yürütüyoruz. Burada amacımız kadına şiddet noktasında kadınların güvenle başvurabileceği, bilgi alabileceği, tarafsız olarak onu dinleyen yol gösterebileceği bir ilk basamak olabilmek. Dediğim gibi belediyelerden de destekler alıyoruz. Kişinin durumuna göre Baro’dan da destek alıyoruz. Gönüllü avukatlar mağdurla iletişim kuruyorlar. İnsanlar eskiden susardı. Ama artık dayanışma ile birlikte birbirlerine destek oluyorlar. Bu konularda bilgi ve destek almak isteyen kadın arkadaşlarımıza kapımız her zaman açık. Gelmekten çekinmesinler. Raporlara göre Antalya Ekim ayında kadın cinayetlerinde üçüncü sırada yer aldı. Genelde de ilk sıralarda yer alıyor. Sizce bunun sebepleri nelerdir? Bunun sebepleri Türkiye’den ayrı düşünülemez. Ataerkil sistem toplumun bütün sistemine yerleşmiş. Turizmin Antalya’da güçlü olması, iş olanaklarının olması gibi sebeplerden ötürü kadınlar Antalya’da iş hayatına daha çok atılmış durumda. Kadınlar bilinçlendikçe haklarını savunur oldular. Ama erkekler bunu hazmedemiyor. Erkekler kontrolü kaybetmeye başladığı zaman şiddete başvuruyor. Bunu olumlu bir dille göstermek yerine sorunları çözmek yerine şiddete başvuruyorlar. Kadınlar tahakküm altına alınmayı reddediyor. Erkeklerde reddedildiği anda şiddeti arttırıyor. Bunun dışında çok göç olan bir şehiriz. Farklı yerlerden farklı kültürlerde insanlar geliyor. Ekonomik sebepler de önemli faktörler arasında. Ev içerisindeki huzursuzluk ve erkeğin üstün olması, kadının başına patlıyor. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? Bu yapılanlar ve yaşananlar kolay şeyler değil. Toplumsal cinsiyet ve eşitlik konusunda eğitimler veriliyor. Ama bunun toplum tarafından benimsenmesi gerekiyor. Kadınların gücünün bilincinde olması gerekiyor. Sadece birkaç kişiyle ya da birkaç gönüllünün yapacağı iş değil bunlar. En başta kadınların gücünün farkına varması, haklarını bilmesi gerekiyor. Eğitim düzeyi ne olursa olsun hangi kültürel yapıdan gelirse gelsin her kadının güçlü bir yapısı var. Kadın güçlendiği oranda toplumda güçlenir. Daha demokratik daha özgür bir toplum olacağız. O yüzden el birliği ile dayanışma içerisinde olmamız lazım. (Özel/Dilan ERAY

Haber Muhabiri: Zeki USLU