Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

‘Kadın’ sorunu eğitimle aşılır!

Varsayılan Resim

Türk toplumunun ataerkil yapısı nedeniyle kadınların her zaman geri planda kaldığını söyleyen KATCAM Müdürü Yrd. Doç. İlkay Kutlar, bu sorunun ancak eğitimle aşılabileceğini anlattı.
AKDENİZ Üniversitesi çatısı altında 2007 yılında Prof. Nurşen Adak önderliğinde kurulan Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Araştırma ve Uygulama Merkezi (KATCAM), hayata geçirdiği projelerde Antalya’da ve Türkiye’de kadının sesi oluyor. Kısa sürede önemli işlerin altına imza atmayı başaran Merkez’in Müdürü Yrd. Doç. İlkay Kutlar, Türkiye’de ataerkil anlayışın devam etmesi nedeniyle kadınların yönetimlerde söz söyleyemediğini anlattı. Kadının yönetici sıfatıyla daha fazla görev alması gerektiğini savunan Yrd. Doç. Kutlar ile Merkez çalışmalarını ve Türkiye’de kadının durumunu konuştuk.

Öncelikle KATCAM’dan başlayalım. Nedir KATCAM?

KATCAM, Akdeniz Üniversitesi çatısı altında kadının haklarını savunan, bu doğrultuda kadınla ilgili çalışmalar yapan bir kurum. Merkezin kurulması için ilk adımlar 2007 yılında atıldı ancak yönetmeliğin hazırlanması ve diğer işlemler nedeniyle resmi olarak 2008 yılında faaliyete geçti. Üniversiteyi kapsayan bir yapımız var. Güzel Sanatlar Fakültesi, İletişim Fakültesi ve diğer fakültelerdeki öğretim üyelerinden oluşan 5 kişilik bir yönetim kurulu ile 25 kişilik danışma kurulumuz var. Danışma kurulumuzda Antalya’da kadınla ilgili çalışmalar yapan diğer dernek ve kurumlardan da kişiler bulunuyor. Türkiye’deki yöneticilik anlayışına bir gönderme yapmak için 2 yılda bir merkezimizin müdürü değişiyor. Ancak rektörün isteği doğrultusunda en fazla 2 dönem görev yapabiliyor. Ben, bu kurumun 3’üncü müdürüyüm.

Bu merkez sadece üniversite içerisinde mi faaliyet gösteriyor? Şehirle nasıl diyalog kuruyorsunuz?

Aslında çok geniş bir yelpazede çalışıyoruz. Üniversite içerisinde kurulan ve faaliyet gösteren bir merkeziz ancak Antalya’da kadınla ilgili çalışmalar yapan KADEM, KADER gibi diğer kuruluşlarla da ortak hareket ediyoruz. Birlikte projeler yürütüyoruz. Kent Konseyi ile Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ile birlikte güzel işlerin altına imza atıyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın etkinliklerine katılıyoruz ve bu doğrultuda bakanlığın kadına şiddet konusunda hazırladığı 2016-2018 eylem planı içerisinde yer alıyoruz. Üniversite sınırları içerisine kendimizi hapsetmedik şimdiye kadar.

Ne gibi çalışmalarınız var?

Antalya’da yer alan diğer sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığımız çalışmalar var ancak üniversitemiz içerisinde de aktif olmaya çalışıyoruz. Kız öğrencilerimiz için 16 haftalık bir sertifika programı düzenledik. Kadına yapılan şiddete dikkat çekmek için 25 Kasım’da, kadına haklarının veriliş günü kapsamında 5 Aralık’ta ve Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla 8 Kasım’da etkinlikler düzenliyoruz. Geleneksel hale geldi diyebiliriz. Göreve geldiğim ilk yıl Ziraat Fakültesi öğretim üyesi olmam dolayısıyla ‘Kırsalda Kadın’ konulu bir çalışma yaptık. Yakın köylerde yaşayan kadınları Antalya’ya getirdik. Güzel bir etkinlik oldu. Bu yıl da girişimcilik konusunu ele aldık. Kadınların geçmişten günümüze gelene dek ne tür haklar elde ettiklerini inceledik. Serap Kocaoğlu, kadın girişimciliğinin önemini bahsetti. Hukuk Fakültesi’nden bir hocamız, kadın haklarını anlattı.

Bu kadar etkinliğin bir maddi yükü de olmalı. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

Merkez olarak kendimize ait bir bütçemiz yok. Belediyelerle, sponsorlarla süreci yürütmeye çalışıyoruz. Aslında daha çok şey yapmak istiyoruz ancak bazen ekonomik sebeplerden bazen de diğer sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket etmek istememesinden dolayı gerçekleştiremiyoruz. Bazen kendileri projeleri tek başına yapmak istiyor. O zaman kadının sesi de ister istemez duyulmuyor. Birlikte hareket edersek daha büyük ses çıkartabiliriz.

Üniversitede faaliyet gösteren bir kurum olarak KATCAM’ın desteğiyle yapılan akademik çalışmalar var mı?

Aslında bu alan multidisipliner bir alan. Bu doğrultuda Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yönetim kurulunda yer alan hocalarımızla birlikte anabilim dalı kurduk. Yüksek lisans ve doktora programları açıldı. Artık ‘kadın’ konulu bir çalışma yapmak istediğinde bu anabilim dalında çalışabiliyor. Akademik dünyada kadın konusu daha çok işlendiği takdirde kadının sesinin daha fazla duyulabileceğine inanıyorum.

Sizin de saydığınız üzere KADER, KADEM gibi çok sayıda kadınla ilgili çalışma yapan kuruluş var ancak hala kadın, sesini istediği ölçüde duyuramıyor. Bunun sebebi nedir?

Evet, dernekler bazında baktığımızda bu ülkede kadın var diyebiliyoruz. Örneğin Makine Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ayşen Hamamcıoğlu, ATAV Başkanı Yeliz Gül Ege. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ancak üst yönetimlerde kadına rastlayamıyoruz. Aslında bunun literatüre geçmiş bir adı var. Cam-tavan sendromu diyoruz. Kadınların üst yönetimlerde söz hakkı olması lazım. Belirli bir seviyeden sonrasına geçemiyoruz. Belli bir noktaya geliyoruz ama orada takılıp kalıyoruz.

Bunun sebepleri nedir?

Aslında bunun 3 sebebi var. Erkekler tarafından konulan engeller, diğer yönetici kadınlar tarafından konulan engeller ve kadınların kendine koyduğu engeller. Toplum olarak ataerkil bir yapımız var. Evlendiğimiz zaman kadın direkt eşini, çocuğunu, geniş ailesini düşünüyor. İster istemez toplum baskısı oluyor. Biz, hep evliliklerde bile davul bile dengi dengine çalsın diye düşünüyoruz. Çok nadirdir kadının pilot, erkeğin yer hizmetlerinde çalıştığı. Burada bile o denge kurulmaya çalışılıyor, gelir dengesinde erkeğin fazla maaş alması planlanıyor hep. Toplumun en gelişmiş alanlarından olan üniversitelerde bile kadınlar hep yardımcılık rolünü üstleniyor. Dekan olan kadın sayısı yok denecek kadar az. Kadınlar hep dekan yardımcılığı yapıyor. 4 tane rektör yardımcısı var ancak hiçbiri kadın değil. Siyasete baktığımızda da bu durum böyle. Bakanlar Kurulu’nda sadece 2 kadın var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kadın.

Bu durum nasıl değişir?

Toplum yapısı değişmedikten sonra kadının ön planda olması imkansız. Toplumsal cinsiyet kavramı da tam olarak bunu anlatan bir şey zaten. İnsanoğlu kadın ve erkek olarak dünyaya geliyor. Doğduğumuzda her şey eşit ancak zaman geçtikçe toplumun yapısı durumu şekillendiriyor. Türkiye’de toplumsal değişimle birlikte daha önce muhafazakar olan yapı, yıllar içinde değişti ancak hala oran iyi noktada değil. Eşitsizlikten kaynaklanıyor. Yanlış anlaşılmasın bu sadece ülkemizin değil Afrika’nın hatta Avrupa’nın da sorunu. Çözüm yolu ise basit. Daha fazla eğitimli kadın.

‘KADINLAR GÖREVLERE TALİP’

Birkaç ay önce YÖK’te Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşe Betül Sayan Kaya ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun da bulunduğu bir toplantıya katıldım. YÖK Başkanı Yekta Saraç, o toplantıda ‘Üniversitelerde daha fazla kadın rektör görmek istiyoruz’ dedi. Hiçkimseden ses çıkmadı. Bakan Kaya, aynı toplantıda yaptığı konuşmada YÖK Başkanına cevap verdi ve ‘Kadın akademisyenler rektör olmak istiyor ancak seçilemiyorlar’ dedi. Herkes ayakta alkışladı. Aslında kadınlar bu görevlere talip olmak istiyorlar ancak bir noktadan sonra iş ilerlemiyor.

‘EĞİTİM ÖNEMLİ’

Doğan Cüceloğlu, ”Batıda sabah yürüyüş yapan kadınlar, erkeklere gönül rahatlığıyla ‘günaydın’ diyebilir” der. Evet, aslında bu toplumun çok güzel bir özeti. Ne yazık ki Konyaaltı Sahili’nde sabah yürüyüş yapan bir kadın yanından geçen erkeğe ‘günaydın’ dese, erkek türlü türlü şeyler düşünür. Durum ne yazık ki böyle. YÖK, ‘Toplumsal Eşitlik’ dersini üniversitelerde zorunlu hale getirdi. Birçok üniversitede var bu ders. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde bu dersi ben veriyorum. Öğrenciler bana ders sonunda teşekkür etti, ufuklarının genişlediğini söyledi. Demek ki bu eğitimler çok önceden verilmeliymiş. Ancak bu şekilde sorunlar aşılabilir. (Abdullah ÖZKAN)

Haber Muhabiri: Mehmet USLU