Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

Kansere karşı İmmünoterapi

Varsayılan Resim

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü, alanında yaptığı klinik çalışmalar ve uygun tedavi yöntemleriyle adından söz ettiriyor
Günümüzün en önemli hastalıklarından olan kanser, üniversite hastanelerinde yürütülen klinik çalışmalar ve geliştirilen ilaçlarla birlikte daha başarılı şekilde tedavi ediliyor ya da kontrol altında tutuluyor. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. H. Şenol Coşkun, üniversite hastanesinin kanser tedavisi için yürüttüğü çalışmalarla öncü bir konumda olduğunu söyledi. Coşkun, ‘Akdeniz Üniversitesi Hastanesi geçmişi çok sağlam ve köklü bir hastane. Hem bilimsel ve akademik olarak, hem de hasta hizmeti ve eğitim anlamında kendinden konuşturan bir üniversite hastanesi. Kanser açısından da 1990’lardan itibaren tedaviyi organize bir şekilde sürdüren bir hastane. Öğretim üyeleri, yetiştirdiği öğrenciler ve uzmanlar sayesinde Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi’nde ve özel hastanelerde onkoloji hizmetidaha yaygın halde sürdürülebilir durumda’ dedi.

KLİNİK ARAŞTIRMALAR ÖNEMLİ

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin en temel hedefinin dünya kalitesinde hizmet sunmak olduğunu söyleyen Coşkun, güncel tedavi yöntemlerinin kullanılması ve geliştirilen ilaçların parçası olmanın bunu sağlamanın en önemli yolu olduğunu ifade etti. Coşkun, ‘Güncel ilaçların Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Bu sadece bizim değil, tüm Türkiye’deki hastaneler için belirleyici bir faktör. Güncel tedavilerin ruhsatlandırılıp Sağlık Bakanlığı tarafından kullanıma uygun hale getirilmesi, daha sonra da Çalışma Bakanlığı tarafından hastalara ücretsiz geri ödenmesine kadarbelli bir zaman geçiyor. Bu da özellikle ücretin yüksek olduğu ilaçlarda biraz gecikme yaşatıyor. Özellikle batı toplumlarında geliştirilmiş ilaçların Türkiye’ye yansımaları ve hastanın ücretsiz kullanabilmesi zaman isteyebilen bir şey. Bunu aşmanın en önemli yolu bir ilaç geliştirilirken bunun parçası olabilmek. Biz buna ‘klinik araştırma protokolleriyle tedavi etme’ ismini verebiliriz. Bu geliştirme basamağının bir parçası olabilmek çok önemli. Türkiyede bu perspektifte klinik çalışmalarda daha çok yer almak istiyor. Bunun bir parçası olmak Akdeniz Üniversitesi’nin de hedeflerinden bir tanesi. Bir ilaç geliştirilirken aynı zamanda çok erken bir şekilde hasta grubuna ulaşması sağlanıyor. Kliniğimizde şu an 10’dan fazla çalışma bu sayede yürütülüyor’ diye konuştu.

EN TRENT TEDAVİ İMMÜNOTERAPİ

Klinik araştırmaların Sağlık Bakanlığı’nın denetim ve izni ile etik kurallara uygun olarak yapıldığının altını çizen Coşkun, hedeflerinin daha çok araştırma içerisinde yer alarak 10 hastadan 5’ine çalışma protokolünü sunabilmek olduğunu belirtti. İkinci hedeflerinin ise ilaca geç ulaşabilen hastaya, daha erken ulaştırmayı hedefleyen ‘insanı erken erişim programı’ olduğunu söyleyen Coşkun, ‘Sağlık Bakanlığı ve İlaç firmalarının birlikte yürüttüğü, tüm hekimlere açık bir program. Bu konuda da hastane ve kliniğimiz çok aktif. Böyle bir program açıldığı zaman, uygun hastayı tarayıp buraya koymaktan hiçbir doktor kaçınmıyor. Çoğu programda Türkiye’nin en iyilerinden oluyoruz. Bu iki yöntemle, hastalarımızın daha güncel tedavilere disiplinli ve kurallı bir şekilde ulaşmasını sağlayabiliyoruz. Bu tedaviler ise şu şekilde; kemoterapi, biyolojik hedef tedavi, endokrin tedavi, immünoterapi ve halkın akıllı ilaç olarak bildiği moleküle karşı geliştirilmiş ilaçlar. Akıllı ilaçlar dünyada çıkalı 20 yıl oldu. 20 yılı düşünürseniz bir araba modeli bile kaç defa yenilenmiş oluyor. Bu ilaçlar değerini son derece ortaya koydu. Bu değer hayatımızı son derece değiştirdi. Şu an en trent tedavi immünoterapi’ şeklinde konuştu.

İMMÜNOTERAPİYE KAYNAK AYIRMALI

İmmünoterapinin 2010’lu yıllardan itibaren onkolojinin yönünün değiştirdiğini aktaran Coşkun, her hastada aynı etkiye sahip olmadığını söylüyor. Coşkun, ‘3’te 1 hastada hiç işe yaramaz, 3’te 1hastada çok az işe yarar, 3’te 1 hasta var ki bu çok kıymetli bir grup, hastalığı tamamen kontrol edebiliyor. Biz baştan bu grubu bulabilmenin amacındayız ama şu an zor. Tüm dünya için pahalı bir tedavi yöntemi. Devlet tarafından bazı hastalıklarda karşılanabiliyor, fakat yeterli düzeyde değil. Biz de klinik çalışmalarımızla bu açığı kapatmaya çalışıyoruz. Maalesef 20-30 yıldır aşılar istenilen seviyede başarıya ulaşamadı. İmmünoterapi yöntemlerine kaynak ayırmak daha mantıklı. Bazı hastalarda hastalığı tamamen yok edecek kadar etkisi büyük. Genetik mühendislikle T hücresinin genetik olarak yapılandırıldığı çalışmalar da gelecek ama bunlara kesin tedavi yöntemi olarak bakmak olanaklı değil. Zararlı da çıkabilir. İmmün dengesini sağlamak çok önemli’ dedi.

ERKEN TANI

Onkolog Doktor Yavuz Dizdar’ın 2018 yılı sonunda kanser hastalarının çoğunun aslında yanlış teşhis edildiği ve hasta olmadıkları açıklamasına da katılmadığını söyleyen Coşkun, tarama yöntemiyle erken teşhis ile tedavinin hayat kurtarıcı olduğunu söyledi. Coşkun, ‘Tarayarak erken dönemde yayılmadan tespit edip tedavi etmemiz daha önemli. Kanser hiçbir şekilde yerinde durmaz, yayılmadan durdurmak çok önemli. Amacımız örneğin meme kanserinde memenin tamamını almadan küçük bir kısmını alarak hastanın daha sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamak. Her zaman tanı koymak tedaviyi zorunlu kılmaz. Örneğin, prostat kanserlerinde hiç tedavi etmeden yıllarca takip ettiklerimiz de oluyor. 75 yaşında bir prostat kanseri hastasında tedavi yaşamını çok daha problemli kılacaksa, tedavi etmeden takip ediyoruz’dedi.

SİGARADAN UZAK DURUN

Kanserin bazı yöntemlerle önüne geçilebileceğini söyleyen Coşkun sözlerini şöyle tamamladı:’Örneğin, sigara kullanımından kaçınılması gerekiyor. Sigara şu an gençler arasında bir salgın durumunda. 2010’lu yıllarda bu sayı daha iyiydi ama son dönemde ciddi artışlar var. Kanser konuşuluyorsa bu konuya da değinilmeli. Sadece sigara içenler değil, içmeyenler de etkileniyor. İkincil sigara tüketimi ve üçüncü element sigara denen bir şey de var. Çantanıza, sizin kendi üstünüze sinen sigara dumanı kalıntısının da zararlı olduğu kanıtlanmış durumda. Gençler anne-baba ya da başka otoritelerden çok arkadaşlarından daha çok etkileniyor. Bu yüzden akran eğitimi çok önemli. İçmeyenlerin içenlere karşı daha bilinçli olmaları yönünde destek olmaları lazım. Sigara içmeyen genç grubun tohumlarını geliştirmek için de çaba harcamak önemli.’ÖZEL / Esra YAĞCI

Haber Muhabiri: Mehmet USLU