Tarihi Kaleiçi'nde, 'Kesik Minare' olarak bilinen Şehzade Korkut Camii'nin restorasyonunda bulunan binlerce tarihi taş, eski fotoğraflarla yapay zeka uygulamasıyla birleştiriliyor
ANTALYA’nın Muratpaşa ilçesindeki tarihi Kaleiçi’nde, ‘Kesik Minare’ olarak bilinen, Selçuklu döneminde kiliseden camiye dönüştürülen ve 1896’da çıkan yangınla kullanılamaz hale gelen Şehzade Korkut Camii’nin restorasyonunda bulunan binlerce tarihi taş, eski fotoğraflarla yapay zeka uygulamasıyla birleştiriliyor. Bizans’tan Roma’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya bütün tarihi izleri taşıyacak olan müze- cami konseptli proje için bulunan tarihi eserlerin yapıdaki orijinal yerleri de tespit ediliyor.
Kaleiçi’nde Selçukluların fethi sonrası kiliseden camiye çevrilen ve 1896’daki yangında minaresinin kubbesi de yanarak kullanılamaz hale geldiği için uzun yıllardır ‘Kesik Minare’ olarak adlandırılan Şehzade Korkut Camii’ndeki müze-cami konseptli restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tarihler boyunca 6 müdahale geçiren, en ciddi restorasyonu ise 1974’te yapılan Şehzade Korkut Camii ile ilgili son çalışmanın ihalesi 2017 yılı nisan ayında yapıldı ve temmuzda sözleşme imzalandı. İşin bitim süresi 2020 gözüken çalışma kapsamında, uzun yıllardır atıl vaziyette olan ve büyük kısmı da bakımsızlıktan yıkılan tarihi yapı, bu yıl içinde müze-cami olarak ibadete açılacak.
1920-40’LARDA ÇÖPLÜK OLARAK KULLANILMIŞ
Antik çağdan başlayıp Bizans, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini içeren yapının yaklaşık 15 asırlık çok önemli bir eser olduğunu belirten Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, ‘Maalesef 1896’daki yangından sonraki 123 yılda harabeye dönüşmüştü. Hatta arşivlere baktığımızda 1920-40’lar arasında buranın şehrin çöplüğü, tuvalet olarak bile kullanıldığı ve çok kötü durumda olduğu görülüyor. Yapı ciddi şekilde deforme olmuştu’ dedi.
125 YILDA BÜYÜK KAYIP
Yapının bugünlere kadar ayakta kalan kısımlarının ise Vakıfların 1970’lerdeki onarımı sayesinde olduğunu belirten Hüseyin Coşar, ‘Son 20 yıldır kamulaştırmalar, kazılar, projelerin çizimi çalışmaları yapıldı ve belli bir aşamaya geldik. Çok zor bir restorasyon. Çünkü aradan geçen 125 yıl var ve her yıl kayıplar olmuş. Son 10 yılda bile ciddi özgün parçaları maalesef kaybettik. Tonozun bir kısmı, duvarlar yıkıldı. Hatta en son 6 ay önce sökmeyi öngördüğümüz bir duvar da yıkıldı’ diye konuştu.
BİNLERCE TAŞ FOTOĞRAFLANDI
Alanda binlerce nitelikli parça bulunduğunu ama yapının neresine ait olduğunun bilinmediğini ifade eden Coşar, ‘Örneğin Üç Kapılar dediğimiz cami girişindeki kapılar, eski fotoğraflarda var ve mermer güzel bir kapı. Ama hiçbir parçası yoktu. Biz bu binlerce taşı tek tek fotoğrafladık, ölçümlendirdik, çizimini yaptık ve kataloglama çalışması yaptık ki bunları da kendi içinde tasnifledik. Kapı parçası, sütun parçası gibi değişik şekilde tasnifledik. Bu parçaların nerede olduğuna ilişkin ciddi bir araştırma başlattık’ dedi.
YAPAY ZEKADAN YARARLANILIYOR
Çalışmaların tamamıyla bilim heyeti gözetiminde, Koruma Kurulu onayıyla yapıldığını anlatan Coşar, şöyle konuştu:
‘Uzman ekip tek tek bütün taşları inceliyor. Günümüz teknolojilerinden de yararlandık. Şu an bütün alanlarda yapay zeka kullanılıyor ve biz eski, siyah beyaz fotoğraflarda çok belirgin olmayan bezemeleri bile bu teknoloji sayesinde ortaya çıkardık. Ve baktık ki bazı fark edemediğimiz parçaları bilgisayar programı vasıtasıyla bulduk. Birleştirmeleri de yapılarak özgün yerlerinde sergilenecekler. Kapıya ait iki taşı da bulduk ve taş üzerindeki figürlerden program vasıtasıyla birleştirmek çok daha kolay oldu. Daha net bir sonuca ulaştık.’
BU YIL İBADETE AÇILACAK
Bir taraftan kazının sürdüğünü ve yeni bulguların ortaya çıktığını belirten Coşar, küçüklü büyüklü binlerce taşın numaralandırıldığını, yapıda nereye ait olduklarına ilişkin analizler ve ölçümleri yapılarak yerlerine konulmaya devam ettiğini söyledi. Coşar, ‘Eğer bulamadıysak veya devşirme taş ise alanda ayrıca sergilenecek. Burada sürekli yeni bir şeyler çıkıyor, yaşayan bir okul gibi. Bizim en çok zorlandığımız restorasyon çalışmalarından bir tanesi, o yüzden çok titiz bir çalışma yapılıyor. Burası yaşayan bir müze olacak. Yapıdaki bütün izlerin görülebilmesi için hiçbir dönemi kapatmıyoruz. İçi cami-müze, dışı açık alan sergi alanı olarak turizme, inanç turizmine uygun şekilde yaşatacağız. Bu yıl ibadete açacağız inşallah ama çevre düzenlemesi ve kazılar devam edecek’ diye konuştu.
BİNLERCE TAŞ BİLGİSAYAR PROGRAMIYLA BİRLEŞTİRİLİYOR
Bilgisayar programları ve yapay zeka uygulamalarıyla, parçalanmış binlerce tarihi taşın hem birleştirilmesi hem de yapıdaki orijinal yerinin tespitinde görev yapan arkeolog Cihangir Aldemir ise şöyle konuştu:
‘Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün eski dönemlere ait fotoğraflarını biraz renklendirdikten sonra, sahada tespit edilen parçanın ölçülü bir şekilde piksel tabanlı bir programda fotoğraf üzerine yerleştirilmesi sağlandı. Nihayetinde yeni ve eski fotoğraf birbirine aplike edildiğinde bu görüntünün uyumlu olduğu parçaların, bezeme, betimlerin birbirinin devamı şeklinde olduğu anlaşıldı. Akabinde ikinci parçanın da bu parçanın devamı olduğu anlaşıldı. Bunlar piksel tabanlı program yardımıyla yapıldı. Binin üzerinde nitelikli taş var. Bu taşların tamamının nereye ait olduklarına ilişkin eski fotoğraflar bize yardımcı oluyor ve iyi bir belge niteliği taşıyor. Yapıdaki izlerden de tespit edilebiliyor.’