Çok şekilli hallerdeyiz hepimiz.
Öyle fena taktık ki görünüşe, şekillere.
Hayatımız şekillerden ibaret öylece yaşayıp gidiyoruz.
Tabii ki düşünme, sorgulama zor iş, meşakkatli, stresli iş. ‘Üç günlük dünya’ diyor, bugüne bakıp şükredip devam ediyoruz.
İnsan, 3 boyutlu ve sadece 114 derecelik bir alanı görebilirmiş. Biz bırakın 3 boyutu tek boyuttan öteye geçemiyoruz. Burnumuzun ucunu bile göremiyoruz.
Nereden başladı bu şekil merakı?
Rönesans’ın estetik kavramı bile değişti. Estetik şimdilerde güzelleşme/gençleşme operasyonlarının yeni adı.
Sadece görüntüde kalsa iyiydi ya, sorgulama, düşünme yerine içi boş dolgular doldurdu her yanı. İnsan attı kenara düşünmeyi, sorguyu, gelişmeyi, öğrenmeyi… Önce görünüş dedi ve bastı parayı. Altımız hep boş kaldı.
Baktık ki herkes aynı yolda pür heyecanla. Devam ettik şekil yapmaya.
Korkulur bizden, aklımız var elbet. Yediğimiz meyve sebzeye bile şekil yaptık. Güzel, ışıl ışıl tezgahlara parlak, albenili meyveler sebzeler sıraladık. Besin değeri, tat, koku, vitamin? Sohbet masalarının ‘nerde o koku ve tatlar’ polemiği oldu sadece bunlar, hiç takılmadık.
Teknolojiyi bile şekil kısmından aldık. Betonlar doldurduk her yere. O güzelim toprağın yağmur sonrası kokusuna bile hasret kaldık. Balkonlarda, pencerelerde, evimizin içinde olan saksılardaki topraklarla oyalandık.
Yatay mimari söylemiyle yola çıktık sonra… O da ne? Süslü püslü, yüksek yüksek, şatafatlı binalar yaptık.
Şekiller şahane… Gelip geçerken hayran hayran, huşu içinde baktık hepsine hep birlikte. ‘Vay be biz neymişiz’ dedik, şekil yaptık. Bakmakla kalsak iyiydi ya, kimimiz verdik koca evimizi ya da arsamızı, girdik o yüksek binalarda küçücük dairelere ve güya rahatladık.
Sonra eğitime el attık. Akıllı tahtalar koyduk kimi okullarda ilköğretime, liseye. Hatta tablet bile verdik bir ara öğrencilere.
Şekil tamam, müfredat? Eğitim? Hani güvenlik falan? Hani çocuklar, hani yani öğretim?
Çocuk açmış tokmuş ama ne? Köy okulları mı? Kimisi haydi taşımalı eğitime. Olmadı mı, verelim bir uzaktan eğitim sizlere…
Şeklen tamam her şey, kayıtlar artıyor sürekli açık liseye.
Eğitim, öğretim, sosyalleşmeyi koy görünmez bir yere. Şekil yaptık.
Şeklen üniversiteler açtık sonra. Orada, burada, her yerde… Elinizi uzatsanız çarpacak sanki birine.
Liyakatli akademisyenler, içerik, eğitim? Bilimsellik, akademik çalışma, özerklik meselesine ise zaten hiç girmeyelim.
Peki iş? Gelecek? Üniversite açabildiğin gibi orada burada işyeri açıp iş yaratabildin mi gençlere?
Çocukların hayalleri yerlerde… İş artık kader, kısmet ve nasipte…
Aldı eline çocuklar öyle böyle diplomaları, şekil yaptık.
Şeklen yıktık sonra, şeklen tekrar yaptık. Kentsel dönüşüm dedik, rantsal dönüşüme işi bağladık. Yetmedi şekilli saraylar, paralı yollar, köprüler yaptık. Geçmesek de görmesek de bizimdir, itibardır dedik, şekil yaptık.
Ortodoks olmazdı, uymazdı bize. Şeklen heterodoks ekonomiye boyandık. Farklıydık biz, farklı olmalıydık. Ekonomide de şekil yaptık.
Enflasyon yükseldi, ekonomi şaha kalkacakken hedef şaştı, fiyatlar şaha kalktı. Hemen maaşlara bir şekil… Alım gücün? Alamazsın artık onu bunu, çekil dükkanın önünden, vitrinin önünü kapatma… Şekil yaptık.
Şeklen yasalar, kurallar koyduk. Kimini uyguladık, kimini uygulamadık, şekil yaptık.
Tartışma konularımız bile değişti. Bugünlerde seccadeye şeklen takıldık mesela.
O seccade olmasaydı orada bilmem ki ne konuşur ve ne yapardık. Şekle takıntılıyız, tabii ki taktık.
Ve daha neler neler… Ne yazmaya sayfalar yeter, ne de konuşmaya nefes.
Bu şekillerin mevzuu burada bitmez.
Baştan aşağı şekilden şekle boyandık.
Seçim hazırlıklarının son sürat devam ettiği bugünlerde partiler de şimdi şekil telaşında. Milletvekilleri listeleri şeklen tamam (kadınların listelerde ve seçilebilecek sıralarda yeteri kadar yer almaması şeklen de olsa eksiklik yaratıyor ya buna başka bir yazıda ayrıca değinelim). Pazar günü açıklandı listeler. Mutlular, mutsuzlar, küskünler, eleştiriler veryansın her yerde ortada…
Evet, şekiller hayatı kolaylaştırabilir lakin içi boş, muhteviyatı niteliksiz şekiller eğreti kulelerdir.
Tek boyutlu bakmayı bırakıp yaradılışımıza mahsus niteliklerimizden faydalanmayı bilmeli aslında. Görme yeteneğimizin kullanmadığımız, kullanmak istemediğimiz diğer boyutlarını keşfetmeli, işlevselleştirmeli… O şekillerin altındaki gerçekten yaşananlara, niteliğe, içeriğe dikkat etmeli. Böylelikle hayata devam etmeli.
Vekil seçimlerinde de şekilden ziyade halkı gerçek anlamda temsil edecek, halk için dürüstçe, mertçe, cesurca, korkmadan mücadele edecek, halkın yanında olan adayları parti listelerinde aramalı, görmeli.
Makam/koltuk/menfaat derdinde olanları, ayrımcılığı, eşitsizliği, adaletsizliği körükleyerek toplumun altına dinamit koymaya çalışanları fark edip bunlara oy/paye vermemeli. Görünüşte şöyle bir baksanız hepsi pek bir efendi. Peki ama ya düşündükleri, görüşleri, amaçları, nitelikleri, içerikleri?
Sonra olmaz ya, bayat balığı bile süsler püsler de şekilli şüküllü yutturuverirler bize zehirleniveririz… Bir de bakmışız ki iş işten geçmiş. Hayat önemli.
Aklımız, fikrimiz yerindeyse sazan da değilsek hani, atlamamalıyız öyle her şeklin büyüsüne. İçerik, nitelik, muhteviyat çok önemlidir şekilden ziyade.
Her şeyin muhteviyatının şahane olduğu, adalet, eşitlik, kardeşlik, hak ve hukukla, refah içinde özgür, güzel yarınlar dilerim. Sevgi ve saygılarımla.