Antalya'nın tanıtımı noktasında şehrin en önemli sivil toplum kuruluşu konumundaki Antalya Tanıtım Vakfı'nın ilk kadın başkanı Yeliz Gül Ege ile Antalya'yı, turizmi, şehrin güncel sorunlarını ve Berlin Fuarı'nı konuştuk.
TÜRKİYE’DE turizmin başkenti olarak adlandırılan ve her yıl yerli ve yabancı sayısız misafire ev sahipliği yapan Antalya’nın tanıtımı noktasında Valilik, Belediyeler ve sivil toplum örgütleri birçok proje üretip çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu noktada en dikkat çeken çalışmaların altına ise Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) imza atıyor. 22 yıl önce kurulan ATAV, bugüne kadar hayata geçirdiği projeler ile şehrin tanıtımına önemli bir katkı koydu. Geçen Eylül ayında görevi devralan ve vakfın ilk kadın başkanı konumundaki Yeliz Gül Ege ile ATAV’ın işlettiği Hisar Restaurant’ta bir araya geldik. Ege ile ATAV’ın çalışmalarını, kendi projelerini, turizmi, şehrin sorunlarını ve Berlin ITB Fuarı’nı konuştuk. Biz sorduk, Ege, Antalya Ekspres okuyucuları için anlattı.
Öncelikle ATAV’dan başlayalım. ATAV hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
ATAV, Antalya’yı daha iyi tanıtabilmek amacıyla 1996 yılında aynı zamanda uzun yıllar bu görevi başarıyla yürüten kurucu Başkanımız Nizamettin Şen ve birçok işadamının biraraya gelerek kurdukları şehrin tek tanıtım vakfı. Antalya’da böyle bir vakıf olduğu için çok şanslıyız. Gittiğim fuarlarda, gezilerde bunu çok daha iyi görüyorum ve anlıyorum. Berlin ITB Fuarı’nda Kastamonu standındaki yetkililer ile sohbet etme şansı bulduk. Böyle bir şey kurmak istediklerini söyledikler ve bizden yardım istediler. Örnek gösterilen bir kentiz. Herkes birşeyler yapıyor iyi niyetle. Tabi bunların içinde eksik olanları da var. Fakat bunun tek bir noktadan yapılıyor olması ve şehrin buna destek olması sevindirici ve guru verici. Bu görevi üstlendim ve inşallah alnımın akıyla teslime etmek isterim.
Şehrin dinamikleri bu vakıfta toplanıyor diyebiliriz. Birçok önemli kurum ATAV ile işbirliği yapıyor. Kimler var ATAV’da?
Sizinde söylediğiniz gibi Antalya’da birçok kurumdan temsilci yönetim kurulumuzda. Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı İbrahim Evrim, Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Adlıhan Dere, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Kzıılsavaş, CorneliaDiamond Golf ResortSpa Genel Müdürü Zafer Alkaya ve bir önceki başkanımız Nizamettin Şen ile beraber hareket ediyoruz. Böyle bir yapının olması Antalya için şans. Projeler havada uçuluyor. Önümüzdeki tek engel bütçe oluyor çoğu zaman. Bütçesel anlamda şehrin tüm dinamiklerinin bir arada olması ama bunun yanında bütçe sıkıntısı çekmesi üzücü. Ekonomik sıkıntılarımız olmasa bu vakfın önünde kimse duramaz.
Peki, projelerinizden bahsetsek biraz. Görev süreniz boyunca neler yapmayı planlıyorsunuz?
Yaptığımız işleri, insanların çok gözüne sokmadan yapma hedefindeyiz. Antalya’da harika bir yemek çeşitliliği var ama unutulmuş ne yazık ki. Nizamettin Şen, başkanlık döneminde Gökçen Adar ile birlikte bir çalışmaya imza atmış ve Antalya lezzetlerini Akdeniz diyetinin içerisine sokmuşlar ve bir kitap çıkartmışlar. Bir şeyi literatüre bağlamak çok önemli. Ancak yerelde kalan bir çalışma olmuş. Biz, bunu ulusala taşımaya çalışacağız. Akdeniz diyeti, dünyada en çok tercih edilen 2’nci diyet konumunda. Bunun tanıtımını iyi bir şekilde yapabilirsek Antalya için iyi olacak. Uluslararası Kongre Organizatörleri Birliği’nin (IKKA) Genel Kurulu 2014 yılında Antalya’da yapılmıştı. Bu yıl Kasım ayında Dubai’de olacak. Bu genel kurulda Antalya lezzetlerini hissettirmek istiyoruz. Sabah ve öğle yemeklerinde Akdeniz büfesi yaparak Antalya’nın lezzetlerini orada sunmak amacındayız. Bunun dışında çok projemiz var. Unutabiliyorum bazen. İddia diyorum Antalya’da bizim kadar proje üreten yoktur. Lezzet festivali yapmak istiyoruz. Muratpaşa Belediyesi’nin organize ettiği Kaleiçi Festivali’nde Sokak Lezzetleri Festivali yapmayı planlıyoruz. İnsanlara Antalya’nın lezzetlerini tanıtmak istiyoruz.
Kaleiçi demişken Antalya’nın en büyük problemlerinden biri olarak gösteriliyor bugünlerde Kaleiçi. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Kaleiçi, Antalya’nın mücevheri. Maalesef değerlendiremiyoruz. Önceden buralara tinercilerden dolayı hiç giremiyorduk. Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, bu duruma el attı ve temizledi. Sonrasında Vali Münir Karaloğlu, bu bölgeye araç girişini yasakladı. Esnaf, bu uygulamadan son derece memnun. Yurtdışına gittiğimizde kilometrelerce araçsız yürüyebiliyoruz. Kaleiçi, bunu en rahat yapabileceğimiz nokta. Antalya, eskiden buymuş denilebilecek, Antalya’nın tarihini anlatan tek yer burası. Bunun hepimizi bilincindeyiz ancak turistin buraya ulaşımını rahat kılabiliyor olmamız lazım. Arama motoruna girdiğinde insanların karşısına ilk Kaleiçi çıkmalı. Turistler bir yere gittiğinde şehrin eski tarihini görmeden geri dönmezler. Bu noktada Kaleiçi bir özerk bölge ilan edilmeli. Ayrıca böyle bir yapıyı korunuyoruz ancak hiç geliştirmeyi düşünmüyoruz. Bunu da ele almalıyız. Kaleiçi, bizim en önemli mirasımız.
Antalya Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde hayata geçirdiğiniz bir proje var. Onu biraz anlatır mısınız?
ICF Yönetim Kurulu üyesi Yaşar Döngel ile Hollanda’ya giderken kendisine bastırdığımız ‘Memleketim Antalya’ takviminden hediye ettim. Döngel, takvimi görünce bir teklifle geldi bana. ‘Bunu Antalya Havalimanı Dış hatlar Terminali’nde hayata geçirelim’ dedi. Ülkemizden yurtdışına kaçırılan eserlerin replikalarını gümrük alanından valiz alınan bölgeye kadar sergiliyoruz ve ’19. Yüzyılda bu eserlerin, bu topraklarda olduğunu biliyor muydunuz’ diye soruyoruz. Ayrıca çıkışta ‘Sizce de eserler, ait oldukları topraklarda daha güzel değil mi’ diye soruyoruz. Sorumuza yanıt veren ve imzalayanlara Elmalı Definesi’nde bulunan Antalya logolu sikkelerden hediye ediyoruz. Bu imzaları UNESCO’ya gönderiyoruz. Bizim sahip olduğumuz eserleri geri alma gayreti başlamıştır. Bakan Kurtulmuş’un da bu konuyla ilgili açıklamaları var. Aslında UNESCO’nun bu konuya verdiği önem ve Bakan Kurtulmuş’un açıklamaları, ATAV’ın ne kadar doğru işler yaptığının bir göstergesi.
Hayata geçirdiğiniz bir Kadın Müzesi Projesi var. Biraz da ondan bahseder misiniz?
Prof. Nevzat Çevik ile birlikte 2013 yılından beri üzerine konuştuğumuz bir projeydi. 2015’te hayata geçti, büyüdü ve bugün belli bir noktaya geldi. Dünyadaki 12 sanal müzeden biri durumunda. Antalya’da ise tek. Kadın Müzesi, Antalya’daki başarılı hanımefendiler uluslararası alanda tanıtmak için var. Sitenin İngilizce hali de var. Zaten biliyorsunuz müzelere gidiş son derece az. İnsanların bu şekilde ulaşması çok daha kolay. Bizim misyonum bu kentte kadın var demek. Başarılı kadınlara ayrıca Jale İnan ödülü veriyoruz. Keşke o yaşarken bu tür törenler yapabilseydik. Sergilerler yapıyoruz. Yörük Gelinler sergisi yaptık. O sergi birçok şehri gezdikten sonra Zagreb’e kadar gitti. Şimdi Avrupa’da serginin devam etmesini istiyoruz. İnsanlar teknolojinin bağımlılığı altında ancak gelenekleri de inceliyor. Bu insanlara ulaşmak için yapıyoruz bunu. Berlin’de defile yaptık. Görsel bir şov oldu. Berlin’deki tek görsel etkinlikti. Kültürel ve görsel anlamda bir şölene dönüştü. Valimiz Münir Karaloğlu destek olmasa yapamayabilirdim. Berlin’de Türk kadının olması harika bir gelişmeydi. Televizyonlar bizi konuştu.
Belin demişken ITB Fuarı nasıldı? Bu yıl Türkiye ve Antalya beklediği ilgiyi görebilecek mi?
Türkiye ve Antalya standı, fuarın parlayan yıldızıydı desek yanlış olmaz. Bu yıl Truva yılı olması ve Türkiye’nin standında Truva Atı görseli kullanması birçok insanı etkiledi. Çok doğru bir yoldan hareket edilmiş. Ve gördüğüm kadarıyla en iyi stant düzeni de Türkiye’deydi. Türkiye’nin içerisinde Antalya çok kapsayıcı. Deniz, kum, güneş, tarih.Bunları güzel anlattık. Hem Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hem de Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un açılışa gelmesi, insanlara dokunması son derece önemliydi. Türkiye’nin bu fuarı ne kadar önemsediğini gösterdi. Ayrıca verdikleri demeçlerdeÇavuşoğlu ve Kurtulmuş, diplomatik sorunların aşımında en etkili yolun turizm olduğu söylediler. Bu mesajlar Almanlar tarafından güzel okundu. Bu söylemler Alman hükümetinde de olumlu etki yapmıştır. İnsanların Türkiye’ye olan özlemi bu yıl körüklenecek, sonra da alevlenecek.
Turizm sezonu Antalya’da nasıl geçecek. Hedeflere ulaşılacak mı?
Benim şahsi düşüncem, bu tür rakamları hedef olarak belirlediğimizde kelle hesabı yapıyormuşuz gibi geliyor bana. Söylenen rakamlar var ancak benim nazarımda çok önemli değil. Belki gelecek 2 turistin etkisi 2 milyon turiste eşdeğer olacak. Etkiye bakmak lazım. O, döndüğünde seni nasıl anlatıyor ona bakmak lazım. Gelen turistlerin döndüklerinde bizi anlatış şekilleri rakamlardan daha önemli benim gözümde. Sayılara odaklanmadan hizmete odaklanmak lazım diye düşünüyorum ben. Daha da arttırarak her Antalya’ya gelişlerinde farklı bir deneyim yaşatmamız gerekiyor. Artış olacak ondan eminiz.
Bu noktada Vali Münir Karaloğlu’nun söylediği ‘Kendimizi biraz ağırdan satalım’ düşüncesine katılıyor musunuz?
Valimizin söylemine duygusal olarak baktığınız yüzde 100 katılıyorum. Ama serbest piyasa ekonomisinde çalışan biri olarak baktığımda katılmadığım yönleri var. Sizin destinasyonunuzun ya da otelinizin değeri elbet yüksek olabilir. Ama ülkenizin uluslararası mecrada nasıl konumlandığına da bakmak lazım. Yabancıların sizi bir Avrupa ülkesi olarak görüp gelmesiyle Orta Doğu ülkesi olarak görüp gelmesi arasında büyük fark var. Bizim Türkiye’yi bir ayağı Avrupa’da bir ayağı Asya’da olan bir ülke olarak kendimizi tanıtmamız lazım. Orta Doğu ülkesi kalıbından sıyrılmamız ve kafadaki algıları değiştirmemiz lazım. Ülke olarak ederimize bakmamız lazım. Bu ülke paha biçilemez ama bizim gözümüzde böyle.
——- kutu ——
BU ÜLKEDE KADIN YOK MU?
Berlin Fuarı’nın ardından gerçekleştirilen Rusya’daki fuarda paylaşılan bir fotoğrafa ilişkin sosyal medyada üzerinden sitem ettiniz. Neden?
Feminizm belki de günümüze kadar bir takım protestolarla gündeme geldiğinden çok olumlu bir şey olarak algılanmıyor. Yanlış bir algı. Erkekler, kadınlara gereken değeri verse feminizm hiç gündeme gelmez diye düşünüyorum. Aslında insan haklarının cinsiyeti olmamalı. Günümüz koşullarında kadın bir yere kadar haklarını savunuyor ancak geldiği noktada kararı yine erkek veriyor. Sosyal medya üzerinden yaptığım eleştiriye gelince, o fotoğraf bir turizm fuarında çekildi. Takım elbiseli siyasiler, yöneticiler bir araya gelerek poz vermişler. Bir hatıra olarak elbette böyle bir para çekilebilir. Ancak bu sosyal medya üzerinden paylaşıldığında sadece ülkemizde değil yurtdışında da birçok yabancı o kareyi görüyor. Bende çok doğal bir şekilde ‘Bu ülkede kadın yok mu’ diye sordum. Gerçekten Japonlar böyle bir kare paylaşsa Japonya’da kadın yok herhalde diye düşünürüm. Aslında benim sitemim tek düze bir fotoğraf olması. Kadınların dışında fuardaki davetlilerde, çocuklarda fotoğrafa davet dilebilir ve daha renkli bir fotoğraf sunulabilirdi. Bence olmalı, bunu yaratabiliriz. O resme o gözle bakmamışlardır, ben bakmaları için yazdım. (Abdullah ÖZKAN)