AÜ Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Cemali Sarı, Batı Toroslar'da yaptıkları araştırmalar neticesinde unutulmaya yüz tutmuş iki 'Yörük Yolu' keşfettiklerini söyledi ve 'Bu yolları turizme kazandıralım' önerisinde bulundu
Abdullah ÖZKAN
Antalya’nın batı yakasında yer alan ve kuzey-güney doğrultusunda denize paralel uzanan Akdeniz’in incisi durumundaki Beydağları, uzun yıllar Orta Asya’dan beridir süregelen Yörük kültürüne de ev sahipliği yaptı. Ancak gelişen teknoloji ve kentleşme arzusu, bu kültürün yitip gitmesine sebep oldu. Batı Toroslar’da yer alan Yörük göç yollarının keşfi ve turizme kazandırılması için harekete geçen Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Cemali Sarı, biri Kumluca’nın Karaağaç köyünden başlayıp Akpınar Yaylası’nda sonra eren 50 kilometrelik, diğeri ise Adrasan Çavuşköy’den başlayıp Beydağları’nın arka yakasında biten 101 kilometrelik 2 adet ‘Yörük Göç Yolu’nu tespit etti. Sarı, bu yolların yapılacak çalışmalar ile turizme kazandırılabileceğini ve böylelikle Antalya ekonomisine önemli bir katkı sağlayacağını belirtti.
8 KİŞİLİK KADRO
2016 yılının Nisan ayında Yörük kültürünü yakından tanımak ve Yörüklerin kullandıkları yolları keşfederek turizme kazandırılmasını sağlamak amacıyla Akdeniz Üniversitesi Projeleri Destekleme Birimi’ne başvurduklarını söyleyen Doç. Cemali Sarı, ”Bu projemiz kabul gördü. 1 akademisyen arkadaşım ve 6 yüksek lisans öğrencim ile birlikte bu araştırmayı yapmak için harekete geçtik. Beydağları kuşağını kapsayan Finike, Kumluca ve Kemer’de,2 bin 500 metrekarelik bir alanda anket çalışması yaptık. Kabul etmek gerekir ki, Batı Torosların her yeri yayla. Biz, yapmış olduğumuz anket çalışması ile en çok Yörüklerin yaşadığı bölgeleri ve kullandıkları yolları tespit etmeye çalıştık” dedi.
ESKİ YÖRÜKLER EŞLİK ETTİ
Araştırmalar sonucu 2 temel güzergah üzerinde yoğunlaştıklarını anlatan Sarı, sözlerine şöyle devam etti: ”1’incisi Kumluca’nın Karaağaç köyünden başlayan ve Akpınar Yaylası’nda sonlanan 50 kilometrelik bir yol. Diğeri ise Adrasan Çavuşköy’den başlayıp Beydağları’nın arka yamacındaki yaylada biten 101 kilometrelik bir güzergah. Bunları belirledikten sonra harekete geçtik. Zamanında bu yoları kullanmış ancak zamanla şehirleşme kültürüne ayak uyduran 2 kişiyi kendimize rehber edindik ve onların tecrübelerinden yararlandık. Karaağaç ile Akpınar Yaylası arasındaki yolu Karakoyunlu Yörükleri’nden 79 yaşındaki Mehmet Karakoyunlu ile geçtik. Çavuşköy ile Beydağı arasındaki güzergahta ise bize, 67 yaşındaki Aşır Ulutaş eşlik etti.”
HARİTASINI ÇIKARDILAR
Çalışmalar esnasında her bir yol için 8-10 gün arasında zaman harcadıklarını belirten Sarı, ”Bize eşlik eden rehberlerin bilgilendirmeleriyle Yörüklerin bu yollarda nerelerde konakladıklarını, hangi zaman aralığında mola verdiklerini ve hangi dönemlerde bu yolları kullandıklarını tespit ettik. Konaklama yerlerinde GPRS yardımıyla konumumuzu Antalya’daki merkezimize ilettik ve böylelikle teknolojiden yararlanarak bir harita çıkardık. Bu süreçte hala bu şekilde yaşamayı sürdüren insanların kıl çadırlarında misafir olduk. Benim ve öğrencilerim için güzel ve verimli bir deneyim oldu” diyerek sözlerini sürdürdü.
‘KÜLTÜR, UNUTULMAK ÜZERE’
Yörük kültürünün 90’lı yılların başına kadar sürdüğünü ancak özellikle bölgeye karayollarının çalışma yapması sonucu bu kültürün hızla yok olduğuna dikkat çeken Sarı, konuyla ilgili şunları söyledi: ”Asfalt çalışmalarının bölgede hızlanmasıyla birlikte göç yollarının kullanımı önemli oranda azalmış. Zaten çalışmamız esnasında göç yollarının hem karayollarının paralelinde olduğunu fark ettik. Bu yollar üzerinde çok fazla yapı olmaması nedeniyle zamanla kaybolup gidebiliyor. Son şahitler, yaşamdan çekip gittiklerinde de ne yazık ki bunları kimse bilmeyecek.”
‘TURİZME KAZANDIRILMALI’
Bölgede bulunan Likya Yolu’nun turizm faaliyetlerinde kullanıldığına ve her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yaptığına dikkat çeken Sarı, ”Tamamen çevre gönüllüleri tarafından keşfedilen Likya Yolu, günümüzde Antalya turizmi için son derece önemli bir noktaya geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yolu projelendirdi ve turizme kazandırdı. Bizim keşfettiğimiz yollardan birisi de hemenbu bölgenin kesişiminde. Burası da mahalli idarecilerin ve bakanlığın girişimleri ile turizme kazandırılabilir. Hatta kazandırılması gerekmektedir” dedi.
MÜZE ÖNERİSİ
Yol üzerinde buldukları konaklama yerlerinin müzeye çevrilebileceğini söyleyen Sarı, sözlerine şöyle devam etti: ”Zamanında kullanmış oldukları tabaklar, çatal, kaşıklar, kilimler ve diğer eşyalar, müzeye çevrilen bu evlerde sergilenebilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu duruma bir el atarsa ve projelendirerek yol üzerine birkaç yönlendirme tabelası yerleştirirse bu yollarda turizmi canlandırabilir. Asya’ya coğrafi olarak çok benziyor bizim bölgemiz. Aynı ekonomik faaliyetlerini burada da sürdürmüş. Aslında Romalılara ait yollar keşfedilip turizme kazandırılıyor. ‘Yörük Yolları’ da bizim kültür mirasımız. Adrasan’daki, Olimpos’taki otellerde sunulan paket içerisine bu etkinlikte eklendiğinde olay bambaşka bir hal alabilir. Hem kültürümüz unutulmaz hem de bölge halkı bu durumdan faydalanabilir. Artık Türk Gecesi yapmayalım lütfen. Alternatifleri çoğaltalım. ”
‘KUMLUCA BELEDİYESİ’YLE GÖRÜŞTÜK’
Elde ettikleri araştırma sonuçlarını ve çıkardıkları haritayı Kumluca Belediyesi’yle paylaştıklarını söyleyen Sarı, ”Turizmle ilgili bu noktaları tespit ettikten sonra bölgenin özelliklerini de çıkardık. Trekking sahası olabilecek yerleri, noktaları tesit ettik. Botanik turizmi için kullanılabilecek, foto safari yapılabilecek alanların tamamını belirleyip Kumluca Belediyesi ile paylaştık. Bulgaristan’da ve Van’da düzenlenen kongrelerde bu projeyi bizzat ben anlattım. Dergilerde makale yazdık bu konuyla alakalı. Bunun hayata geçmesi için, turizme kazandırılması için gerekli adımları attık. Bu noktadan sonrası yöneticilerin bileceği bir şey” dedi.
FESTİVALLERE TEPKİ
Son dönemlerde yerel yönetimlerin de Yörük kültürüne dönük çalışmalar, festivaller yaptıklarına dikkat çeken Sarı, ”Bu tür çalışmalar kültürün yaşaması ve unutulmaması açısından son derece güzel ancak yine bu festivalleri başkanlarımız, şehir merkezinde, asfalt üzerinde yapıyorlar. Yörük kültürü böyle bir şey değil ki. Aslında bu organizasyonları yaptıkları yerden 3-5 kilometre öteye, asıl sahiplerinin yaşadığı Yörük köylerine taşıyabilseler hem daha anlamlı olur hem de Yörükler unutulmadığını düşünerek kültürlerine daha fazla sahip çıkarlar. Kültüre karşı çok yoğun ilgi var. Bunların değerlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca bir reklama gerek yok” diyerek sözlerine son verdi.