‘Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) bilerek isteyerek yardım etmek’ ve ‘terör örgütü üyeliği’nden yargılanan gazetecilerin, Antalya Gazetesi’nin kapatılmasına yol açan ihanet yayınları ve gazete künyeleri arşivde duruyor
Gazeteler ve sorumluları
Önceki gün başlayan FETÖ’nün basın davasının ilk duruşması sonrası kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi nedeniyle ‘gazetecilerin sorumlulukları’ ve söz konusu davanın ‘suç unsuru belgeleri’ ile ilgili bir bilgilendirme ve açıklama yapılması gerekliliği doğmuştur.
Bu açıklama saygıdeğer yargı mensuplarına bir hatırlatma olduğu gibi, FETÖ basın davasının üstünü ‘belge yok’ savıyla örtmeye çalışanlara da açıklama niteliği taşımaktadır.
Her gazetenin, aynen dergi, televizyon, haber sitesi ve benzerlerinde olduğu gibi bir ‘sorumlusu’ vardır ve bu mecburidir. Gazetelerde yayınlanan her haber ve yorumdan, gazetedeki her kelimeden ‘sorumlu yazıişleri müdürü’ ve ‘yayın sahibi’ sorumludur ve bu kişiler, her yayının künyesinde açıkça belirtilmek zorundadır.
Antalya Gazetesi, 2014 yılında Fethullah Gülen Cemaati mensupları tarafından hazırlandığı bilinen ve dönemin Başbakanına, bakanlarına, Hükümetteki partinin belediye başkanlarına yönelik hakaret, mesnetsiz suçlamalar içeren yayınlar yapmış ve bu yayınlar nedeniyle 2016 yılında FETÖ soruşturması kapsamında mahkeme kararı ile kapatılmıştır.
Defalarca kez ve sayfalarca yayın yapılarak mahkemece sabit bulunan bu suçların işlendiği tarihte, o gazetelerin künyelerinde de belirtildiği gibi sorumluları Yayın Sahibi olarak Ali Orhan ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü olarak Hasan Yavaşlar’dır.
2014 yılında o dönemin Cemaat mensupları, birçok gazeteye bu suçu para karşılığı işlemeleri konusunda tekliflerde bulunmuş, EKSPRES’in de aralarında bulunduğu birçok gazete bu hain teklifi reddetmiş, ancak Antalya Gazetesi bir aylık süreçte ayrı ayrı 9-10 günlük nüshalarında FETÖ yanlısı hakaretler ve suçlamalar içeren yüzlerce haberi üstelik normal tirajından 5 kat fazla basıp, dağıtarak bu suçu bilerek ve isteyerek işlemiştir.
Gazetecilerin her yaptığı olumlu ya da olumsuz şey, binlerce basılarak satılıp dağıtıldığı için bu suç unsuru gazete nüshaları arşivlerde mevcuttur, başka bilgi ve belgeye gerek bile yoktur.
15 Temmuz’da ‘Uçaklar TBMM’yi bombaladı’ derken uçakları hapsedip pilotları salamayacağınıza göre…
‘Boğaz Köprüsü’nde makineli tüfeklerle vatandaşa kurşun sıkıldı’ derken tüfekleri hapse atıp tetiğe basana ‘suçsuz’ diyemeyeceğinize göre…
‘Tanklar insanları bilerek ezdi’ derken tanklara ceza verip tankı kullananı serbest bırakamayacağınıza göre…
100 yıla yakın süredir yayın hayatına devam eden bir gazeteyi ‘kapattıracak’ kadar suç içeren yayınların da sorumluları vardır ve bu gazetede haberler kendi kendine yazılıp, matbaada kendi kendine basılmadığına göre o sorumlular da bu suçun bedelini ödemelidirler.
Okuduğunuz bu yazıda ya da elinizde tuttuğunuz bu gazetenin herhangi bir cümlesinde Cumhurbaşkanına, Bakanlara, Hakimlere, Savcılara ya da herhangi bir dünya vatandaşına hakaret ya da kanıtsız suçlama içeren tek bir kelime varsa bunun sorumluluğu künyede ismi yazan Yazıişleri Müdürü’ndedir ve ertesi gün Basın Savcısı’na hesabını verir, mahkemenin verdiği hapis ya da para cezasını da ödemekle yükümlüdür.
Özetle… ‘Belgesi yok’ denilen suçun belgeleri ortadadır. Para karşılığı ya da gönüllü olarak ‘gazeteyi kapattıracak kadar büyük’ suç işleyenler, bedelini ödemek durumundadır.
Mesleki ilkeleri ayaklar altına alıp sorumlu oldukları 100 yıllık gazeteyi kapattıracak ölçüde suç işleyenlerin bu suçu örtmek için her yolu deneyeceklerini bilecek kadar tecrübeli olan biz gazetecileri üzen asıl konu, onların suçlarının sabit olduğunu bile bile hala onların bize hakaret etmelerine imkan tanıdıklarının farkında olmayan dostların varlığıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur…