Türk Tıbbi Onkoloji Derneği üyesi ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Feyyaz Özdemir, yenilikçi kanser tedavileri sayesinde ileri evre (metastatik) meme kanserinin tamamen tedavi edilemese de hastalığın kontrol altına alınabileceğini söyledi
Hedefe yönelik yenilikçi kanser tedavilerinin daha hafif yan etki profiliyle öne çıktığını belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Feyyaz Özdemir, bu tedaviler sayesinde ileri evre (metastatik) meme kanserinin tamamen tedavi edilemese de hastalığın kontrol altına alınabileceğini ve hastaların şikayetlerinin ortadan kaldırılmak suretiyle kaliteli ve uzun yaşayabilmelerinin sağlanabildiğini vurguladı. ‘YÜZDE 26’YA YÜKSELDİ’ Prof. Dr. Feyyaz Özdemir ileri evre (metastatik) meme kanseri konusunda şu bilgileri verdi: ‘Evre 4 veya ileri evre meme kanseri, daha önce de belirtildiği gibi göğüsten vücudun etrafındaki uzak bölgelere yayılmış kanser hücreleridir. Meme kanserinde metastaz bölgeleri sıklık sırasına göre şöyle sıralanabilir: Kemik (ileri evre meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 70’inde görülen en yaygın ikincil bölge), akciğer, karaciğer ve beyin. Bunun dışında teorik olarak bütün organlara metastaz olabilir. 2012 yılında ileri evre (metastatik) meme kanseri 5 yıllık yaşam oranı yüzde 22 iken, 2016 yılında bu oran yüzde 26’ya çıkmıştır. Bu ortalama değerdir ve risk faktörleri az olan hastalarda bu oran daha yüksektir. Ayrıca ileri evre meme kanserine yönelik yeni tedavilerle yaşam sürelerinin her geçen gün artması hem bize hem hastalara ümit vermektedir.’ KONTROL ALTINA ALINABİLİR’ Meme kanserinde tedavinin kanserin tipi, büyüklüğü, yeri ve metastaz yapmış tümör sayısı göz önüne alınarak planlandığını belirten Prof. Dr. Özdemir, ‘Çok az bir bölümü hariç ileri evre (metastatik) kanserler tamamen yok edilemez ama tedavi edilebilir. Tedavide ana amaç kanserin büyümesini engellemek, kontrol altına almak ve büyümenin yol açtığı şikayetleri azaltmak veya yok etmektir. Tedavinin diğer amaçları, hastanın yaşam süresini ve kalitesini de uzatmaktır. Evre ne kadar ilerlemişse hastalığın tedavisi de o kadar zorlaşmakta ve bu hastalığa bağlı ölüm oranı artmaktadır. Onkologlar, çalışmalarında, tedavinin etkinliğini değerlendirmek için 5 yıllık ortalama yaşam oranlarını kullanırlar. Genel bir ifadeyle evre 0-1 için bu oran yüzde 100’e yakınken evre 3’te yüzde 72, evre 4 için ise yüzde 22’dir. Ama tabii ki metastaz yapılan organ, metastazın yaygınlık derecesi, hormon reseptörü durumu ve HER-2 reseptörü pozitifliği bu yaşam sürelerini doğrudan etkilemektedir. Yeni gelişen tedaviler ile 5 yıllık yaşam süreleri ve toplam yaşam süreleri yükselmektedir’ dedi. ‘HORMONLAR ETKİLİ’ Prof. Dr. Feyyaz Özdemir hormonlarla ilişkili kanser türlerinden biri olan meme kanserinin oluşumunda, kadınlık hormonları östrojen ve progesteronun etkili olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: ‘Bazı meme kanseri hastalarının kanser hücreleri üzerinde östrojen ve progesteron hormonlarının alıcıları vardır. Bu hastalara hormon reseptör pozitif meme kanseri denmektedir. HR (+) ileri evre (metastatik) meme kanseri , ileri evre meme kanserinin en sık görülen formudur ve hastalığa bağlı ölümlerinin çoğunu oluşturur. Hormon tedavisi, bu hastalar için temel başlangıç tedavi stratejisini oluşturmaktadır ve hastaların çoğunda önemli klinik yararları görülmektedir. Hormon pozitif meme kanserlerinde erken evrelerde hormon tedavi küratif amaçla uygulanırken, hastada klinik metastazlar geliştiğinde, amaçlanan tümörün kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Meme kanserinde birçok yeni tedavi ajanıyla karşı karşıyayız ve yenileri de gelecek gibi gözüküyor. Fakat elimizde bulunan ilaçlarla daha etkin tedavi nasıl yapabiliriz sorusu da henüz netleşmedi. Örneğin klasik kemoterapi ile immünoterapiyi kombine edebilir miyiz? Genetik mutasyonlara göre bu tedavileri nasıl bireyselleştirebiliriz gibi soruların cevabı halen araştırılmaktadır.’ HER TÜRE FARKLI TEDAVİ Meme kanserine yol açan tümörlerde farklı genetik mutasyonların etken olabileceğini, bu nedenle bu tümörlerin farklı biyolojik davranışlar sergileyebileceklerini belirten Prof. Dr. Feyyaz Özdemir, sözlerine şöyle devam etti: ‘Meme kanseri hormon pozitifliği ve HER-2 mevcudiyetine göre sınıflandırılmaktadır. Tedavi seçiminde hastanın kliniği, metastaz yeri ve bu reseptörlerin varlığı önem arz etmektedir. Hormon pozitifliği olan hastalarda hormonal tedavi uygulanabilirken, hormon negatif hastalarda hormon tedavisi işe yaramamaktadır. Bu durumda meme kanserine standart bir yaklaşımdan ziyade kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri öne çıkmaktadır. Günümüzde meme kanseri tedavisinde en önemli gelişmelerden biri tümörü kontrol eden genlerin keşfedilmesiyle birlikte yeni tedavi hedeflerinin belirlenmesi olarak kabul edilebilir. Örneğin sadece meme kanseri değil, aslında tüm kanser araştırmaları içinde ilk önemli hedef olan östrojen reseptörüne yönelik tedavileri 1970’li yıllardan beri kullanıyoruz. Daha sonra kanserin büyümesine ve çoğalmasına katkı sağlayan HER-2 reseptörünün moleküler yapısı belirlendi ve bu reseptörü bloke eden önemli tedaviler geliştirildi. Son yıllarda HER-2 pozitif ileri evre meme kanserli hastalarda önemli sağ kalım artışları gözlemiştir. Hormon negatif ve HER-2 negatif hastalarda ise kemoterapi önemini korumaktadır. A yrıca kanser hücrelerinin hızlı ve kontrolsüz çoğalmasını kontrol eden siklin bağımlı kinaz (CDK) enzimlerini bloke eden ilaçlar üretildi. Ayrıca immünoterapi alanında, son zamanlarda onkoloji camiasına heyecan veren ve hemen bütün kanser türlerine hitap eden çalışmalar yürütülüyor. Bu alanda meme kanseri için de çalışmalar sürmektedir ama henüz pratik klinik uygulamalara bu tedaviler yansımamıştır.’ ‘HORMONLARIN YAN ETKİSİ DÜŞÜK’ Prof. Dr. Feyyaz Özdemir farklı kanser tedavilerinin neden olduğu yan etkiler hakkında şu bilgileri verdi: ‘Kanser hastalarına uygulanan tedaviler bir yandan tümörü küçültürken diğer yandan hastanın yaşam kalitesini de yükseltmektedir. Bunlar kemoterapötik ilaçlar, hormonlar veya biyolojik ajanlar olabilir. Kemoterapi büyüyen ve bölünen hücreleri öldürdüğünden, bu tür özellikleri olan kemik iliği, sindirim sistemi, üreme sistemi ve saç folikülleri gibi normal hücrelere de zarar verebilir. Yan etkiler, kullanılan ilacın türüne, dozuna, hastalığın türüne, hastaya göre değişir. En sık; bulantı, kusma, saç dökülmesi, yorgunluk görülür. Yan etkilerin çoğu kemoterapi süresince olur, tedavi bittiğinde kaybolur. Kullanılan ilaca bağlı farklı yan etkiler de görülebilir. Kemoterapi alan hastaların yaşam kalitesini hastanın cinsiyeti, eğitim durumu, ait olduğu aile tipi, çalışma ve ekonomik durumu, yatarak ya da ayaktan tedavi alma durumu gibi faktörler etkiler. Hormonoterapi sistemik bir tedavidir. Hormon reseptör pozitif (ER pozitif ve/veya PR pozitif) meme kanserlerine sahip kadınlar için önerilir ve yan etkiler kemoterapiye göre daha az olup, kullanılan ajanlara göre değişmektedir. Hedefe yönelik ilaçlar, sadece kanser hücrelerine yönelik etkinlik gösteren ilaçlar olup kemoterapiye göre daha az yan etkilere sahiptir.’