Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Uygulamamızı İndir

Pandemi yönetilemiyor

Varsayılan Resim

Tüm Bel-Sen Antalya Şube Başkanı bugün Serbest Kürsü'de: Pandemi yönetilemiyor
Deprem, sel felaketi, orman yangını(!) gibi doğal afetlerde ve salgın hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlarda devlet ve kurumları asli görevlerini yerine getirme noktasında bir sınavdan geçerler. Ancak; ülkemizde Covid 19 salgınına karşı yürütülen mücadelede devletin ve kurumlarının bu sınavı başarı ile yerine getirebildiğini söyleyemeyiz. Daha İşin başında ‘maske dağıtımını’ bile beceremeyen devlet yöneticileri, kendilerinden daha erken ve pratik davranan muhalefet partisine bağlı belediyelerin çalışmalarına yasak ve engeller koyarak aslında pandemi sürecine ilişkin tercih ve önceliklerinin ne olduğunun ilk işaretini verdiler. Vatandaşların özellikle de işsiz, dar gelirli kesimin en temel ihtiyaçlarının asgari oranda karşılanmasını temin ederek ‘Tam Karantina’ uygulaması yerine, esnek ve gevşetilmiş ‘sokağa çıkma yasağı’ yoluna başvurarak halkı kendi kaderi ile baş başa bıraktılar. Toplum sağlığı ve vatandaşın ihtiyacı yerine ‘ekonomi çarkının’ döndürülmesine öncelik verildi. Toplumsal bir sorumluluk olan pandemi sürecinin yürütülmesi ve yönetilmesinde TTB, sendikalar, meslek örgütlerine yer verilmedi. Yine kendilerinin oluşturduğu Bilim Kurulu’nun bir çok önerilerini görmezden gelerek kapalı kapılar ardında aldıkları kararları uygulamaya koyduklarına tanık oluyoruz. Dolayısıyla da yine bir skandala dönüşen, 24 Nisan’daki ilk sokağa çıkma yasağı bile yasağın başlamasından 2 saat önce açıklanmıştı! Pandemi koşullarında ilan edilen yasak ve sınırlamaları kendileri hariç hep muhalif ve aykırı ses çıkarabileceklere getirdiler. Şeffaflık ve halka gerçekleri açıklamaktan bilerek ve isteyerek ve ısrarla imtina ederek günlük vaka sayılarını ekonominin ve siyasetin ‘yeni normal’inin kabul edeceği rakamlara uygun olarak açıkladılar. Sağlık Bakanı Koca, her açıklamasında ‘birlikte mücadele’den söz ediyor ama kararlar kapalı kapılar akasında alınıp, tek adam tarafından uygulamaya sokuluyor. Örneğin İstanbul’da gerçekleştirilen Kovid-19’a karşı mücadele toplantısına İBB Başkanı İmamoğlu bile çağrılmıyor! Tabip Odası, diş hekimleri ve eczacı odalarının temsilcileri de yok sayılıyor hala.! Daha da vahim olanı, pandemi sürecinde en ön saflarda yer alan ve bu sürece ilişkin halka gerçekleri açıklamaya çalışan TTB ‘vatan haini’ ilan edilerek kapatılması isteniyor. Pandeminin sloganı haline getirilen; ‘maske, mesafe, dezenfekte’ üçlüsünün yanına ‘aç kal ama evde kal’ aparatı eklendi. Pandemi ile mücadele için açılan 100 milyarlık ilk pakette bu süreçte en çok mağdur olan ve geçim sıkıntısı çeken kesimlere günlük 39 lira reva görülürken, kalan 99 milyarlık miktar büyük holding ve şirketlere, yani sermayeye kaynak olarak aktarıldı. Bu ay başında Bakan Albayrak tarafından açıklanan YEP’ (Yeni Ekonomi Politikası) ile Sermaye kesimine vergi indirimleri, karşılıksız kredi ve teşvikler, işçi maliyeti ve diğer üretim giderlerinin devlet tarafından karşılanması, her türlü geçmiş borçların affı, işsizlik fonunun işverenlerin kullanımına açılması, kıdem tazminatının kaldırılması, esnek ve güvencesiz çalışmanın genel kural haline getirilmesi için yasal çalışmaların başlatılması ile ülkemizin kaynakları ve emekçilerin yarattığı bütün değerler bir avuç azınlığın kasasına aktarılmaya devam edileceği anlaşılıyor. Buna karşın, pandemi sürecinde en çok mağdur olan ve geçim sıkıntısı çeken vatandaşlara ise sadece sabır ve nasihat da bulunulması tesadüf olmasa gerekir. Asıl can yakan kısmı ise, sermaye kesimini pas geçerek, halkın günlük tükettiği mal ve hizmetlere zam ve yeni vergi yükü getirilmesi ile devletin pandemi sürecinde kesintiye uğrayan gelirlerinin karşılanması için vatandaşın cebine göz dikmesidir. Devletin kamusal alanda yerine getirmesi beklenen ekonomik ve sosyal yükümlülüğünü göz ardı edip salgınla mücadeleyi bireysel sorumluluğa indirgemesi ve pandemi sürecini bir fırsata dönüştürerek önceliği; mağdur olan ve devlet desteğine ihtiyaç duyan ve sayıları 80 milyon olarak ifade edilen nüfusun büyük bir kesimine değil de, bu süreçte dahi karlarına kar katan bir avuç azınlık kesime vermesi mevcut iktidarın sınıfsal ve siyasal bir tercihi olarak değerlendirilmelidir. Ülkemizde ve dünyada yaşanan virüs salgını ekonomik, sosyal, sınıfsal ve siyasal gerçek ve çelişkileri çıplak gözle görülür hale getirmiştir. Yayılma ve etki alanları ve yol açtığı sonuçlara karşı hükümet tarafından alınan ve uygulamaya konulan ekonomik ve siyasi tedbirlere ve açılan paket ve programlara bakıldığında biyolojik bir varlık olan virüsün evrim geçirerek tamamen bir sınıfsal karakter kazanarak katıksız bir siyasi kimliğe dönüştüğünü söyleyebiliriz. Ekmek askıda olduğu sürece pasta yiyenlerinde rahatı kaçar mutlaka! Virüs kulübede yaşayanlar üzerinde varlığını devam ettirdiği sürece sarayda yaşayanların da rahat yüzü göremeyecekleri bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz aşikardır. Dolayısıyla da; virüse karşı mücadele bu özelliklerinden dolayı siyasal ve sınıfsal bir karakter kazanmıştır. Daha doğrusu böyle olmak zorundadır. ‘Virüsün siyasileştiği, siyasetin virüsleştiği’ koşullarda ‘maske, mesafe, dezenfekte’ teknik olarak esastır ancak sadece bunu yaparak virüsün kendisinden ve yarattığı tüm olumsuz sonuçlarından kurtulmamızın mümkün olamayacağı açıktır. Her gün bu tedbiri yerine getirmemize rağmen hayatımızda olumlu bir değişiklik olmadığını gördük. O zaman, İlk elden ve acilen yapmamız gereken eksik kalan tedbirleri yerine getirmektir, o da; ekonomik ve siyasi virüse karşı aramızdaki ‘sosyal mesafeyi’ ve her türlü ‘suni’ bölünmüşlüğü kaldırmak ve yan yana omuz omuza yürüyerek birbirimize kenetlenmek olmalıdır. Çünkü, virüse karşı mücadele aynı zamanda emek ve demokrasi ve adalet mücadelesi haline gelmiştir. Dolayısıyla da meseleyi böyle ele alır ve buna uygun şekilde hareket edebilirsek sadece Covid-19’u değil aynı zamanda üzerimize musallat olan ekonomik virüsü de bütün sonuçları ile etkisiz hale getirebilmenin koşullarını yaratmış oluruz. Onun içindir ki, virüse karşı mücadelede sloganımız şu olmalıdır; Kurtuluş yok tek başına, Ya hep beraber ya hiç birimiz! Tüm Bel-Sen Antalya Şube Başkanı İlhan KARAKURT

Haber Muhabiri: Mehmet USLU