Diyetlerin genel geçer bilgilere göre değil, hekim-diyetisyen kontrolünde mutlaka kişiye özel belirlenmesini gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Arzu Yamanel, soru ve cevaplarla merak edilen konularda önemli bilgiler verdi…
Hayatımdan ekmeği, şekeri, tuzu çıkardım ama neden kilo veremiyorum?
Aslında bu durumun altında çok basit sebepler yatar. Biz uzmanlar öncelikle kan tahlili sonuçlarınızı değerlendiririz. Eğer sonuçlarınız idealse, yaptığınız ve farkında olmadığınız küçük hataları bulup onları düzeltiriz. Örneğin; fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişler çok faydalı ancak kalorili besinlerdir. 5 adet fındık veya 5 adet badem 50 kaloridir. Danışanlarım hayatına sağlıklı beslenme sürecini bir şekilde entegre etmiş oluyor ancak miktarda ciddi sorun yaşıyorlar. Örneğin ‘Kefir çok sağlıklı ve mutlaka günlük beslenmemizde yer almalı’ diyoruz, danışan ise kefiri hayatına sokmuş ama günde alması gerekenin çok çok üzerine çıktığı için fazla kalori olarak dönüyor, dolayısıyla kilo veremiyor. Diğer taraftan en sık karşılaştığım problem yine ara öğün atlama sebebiyle özellikle akşamüzeri atıştırmalarının fazla olması. Yemek hazırlanana kadar kişi, 3 badem, 2 ceviz içi, 1 tane galeta, yarım dilim peynir yese bile yaklaşık 200 kalori almış olur (dikkatinizi çekerim, hepsi oldukça sağlıklı ve önerilen besinler). Üzerine de yemekte 120 gr haşlanmış tavuk, zeytinyağlı salata ve 1 kase yoğurt bile yese, atıştırmalar yüzünden günlük kalori ihtiyacının yaklaşık 200 kalori üzerine çıkmış oluyor.
BAL 1 YAŞ ALTI BEBEKLER İÇİN TEHLİKELİ
Bal, keten tohumu, susam gibi besinler herkes için mucize midir?
Bal içerdiği vitamin, mineral ve aminoasitlerden dolayı mucize olarak adlandırdığımız besinlerden biridir. Kanser ve birçok kronik hastalığa iyi gelen bal, 1 yaş altı bebeklerde kullanılamaz, çünkü arılar bal yapmak için nektar toplarken botulizm bakteri sporlarını da beraber alıp farkında olmadan bal yapımında kullanırlar. Yetişkinlerde herhangi bir sorun oluşturmaz. Ancak hem vücudun savunma ve sindirim sistemi yeterince gelişmemiş hem de mideleri hala sadece anne sütünü sindirecek durumda olan 1 yaşın altındaki bebeklerde bu bakteri, ‘botulizm’ adı verilen tehlikeli bir zehirlenmeye neden olabilir. Ayrıca balın karbonhidrat içeriğinden dolayı, kan şeker düzeylerinde aşırı bir yükselmeye sebep olacağından diyabet hastalarının da bu besini tüketmemeleri uygundur. Eğer çok isterlerse uzman kontrolünde ve glisemi kontrolü sağlanarak tüketimlerine izin verilebilir.
Keten tohumu; başta sindirim sistemi olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde sıklıkla kullanılır. Özellikle kabızlık, yüksek kolesterolün düşürülmesi, antienflamatuvar özellikleri ve zayıflamada kullanılır. Bununla birlikte eğer kan sulandırıcı bir ilaç kullanıyorsanız, keten tohumu kullanmayın. Diyabet ilaçları kullananlarda keten tohumu mutlaka uzman kontrolünde kullanılmalı, çünkü kan şekerini hızlıca düşürebilir. Fazla miktarda keten tohumu östrojen miktarını artıracağı için; kistik yapıda vücudu olanların tercih etmemesi önerilir. Ailede rahim kanseri ve yumurtalık kanseri öyküsü varsa, yine keten tohumu kullanımına dikkat edilmelidir veya kullanılmamalıdır.
Susam; A, C, E vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Ayrıca içeriğinden dolayı; diyabet hastalığında ve anemide tercih edilir. Ancak susam yağlı bir besindir, dolayısıyla simit gibi bol susamlı besinlerin fazlası, kilo problemine sebep olur. Alerjik bir yapıda olanlar için ciltte kızarıklık, döküntü, kaşıntı, baş dönmesi, tansiyon problemi gibi sorunlara yol açabilir.
MS HASTALARI EKİNEZYADAN UZAK DURSUN!
Üst solunum yolu hastalıklarında kullanılan ekinezyayı kimler kullanmamalı?
Ekinezya, özellikle iltihap giderici, bağışıklık sistemini uyarıcı, antioksidan ve yara yeri iyileştirici özelliklere sahip birçok kimyasal madde içerir. En çok yararlı olduğu yer üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Ancak otoimmün hastalıklar (lupus, romatoid artrit), MS ve verem gibi hastalıklarda kullanılmamalıdır. Yan etki olarak baş ağrısı, halsizlik, bulantı, mide ağrısı, kabızlık ve döküntü, görülebilir. Bazı ilaçların etkisini ve yan etkisini artırabilir. 6-8 haftadan daha uzun kullanımının bağışıklık sistemini baskıladığı gösterilmiştir. Bu nedenle 8 haftadan daha uzun süre kullanılmamalıdır.
D vitamini yararlı mı, zararlı mı?
Son yıllarda oldukça popüler olan D vitamini, kemik sağlığından, bağışıklığın güçlenmesine kadar birçok faydası vardır. D vitamini eksikliğinin ise diyabet hastalığından, kalp hastalıklarına, depresyondan astıma kadar birçok hastalıkla ilgili olduğu bilimsel çalışmalarla saptanmıştır. Yağda çözünen bir vitamindir. Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimini sağlar. Ancak D vitamini düzeyinizi kontrol ettirmeden takviye başlamayın. İdeal D vitamini alımı günde 1000-2000 Ü olmalıdır. D vitamini için tolere edilebilir üst sınır tüm yaş gruplarında 4000 ünite, yani 100 mikrogramdır. Fazlalığı ciddi kalsiyum yüksekliğine neden olur. Bu durum kalp-damar hastalıklarına, mide bağırsak hastalıklarına, ruhsal ve sinirsel hastalıklara neden olabilir. Hatta kalp ritim bozukluğu yapabileceğinden ölüme bile neden olabilir. Ayrıca D vitamini fazlalığı kemik döngüsünün durmasına ve kemiğin daha kırılgan hale gelmesine neden olabilir.
Kemoterapi alan hastalar zerdeçal kullansın mı?
Yeni yapılan bilimsel çalışmaların çoğu zerdeçalın, normal olmayan hücrelerin ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğini gösterilmiştir. Özellikle kanser hücrelerinin yaşamasını sağlayan enzimin aktivitesini azalttığı belirtilmiştir. Özellikle kalınbağırsak kanseri riski yüksek olan kişilerde kanser gelişiminin engellenmesinde yararlı olabileceği düşünülüyor. Bununla birlikte zerdeçalın, bazı ilaçlarla birlikte kullanılmaması gerekir (siklofosfamid, irinotecan gibi). Bu ilaçların meme kanserini öldürücü etkisini bozabilmektedir. Ayrıca spastik bağırsak hastalığı olanlarda yakınmaları artırdığı için kullanılmamalıdır. Safra yolları tıkanıklığı, safra taşı, ülser dahil mide-bağırsak hastalığı olanların da bu ürünü kullanmaması gerekir.
YUMURTAYI TEREYAĞLI YİYEBİLİRSİNİZ
Her sabah yumurta yemek kolesterolü etkiler mi?
Optimum miktarlarda kolesterol vücudumuz için olmazsa olmazdır. Ancak vücuda gereğinden fazla kolesterol almak bazı sorunların ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Özellikle kanımızda dolaşan kolesterol miktarı arttıkça damar sağlığımız risk altına giriyor. Kolesterolün beslenmeyle yakından bir ilişkisi var. Bu süreçte bizi en yakından ilgilendiren çok da popüler olan yumurta. Yıllarca yumurtanın kolesterolü aşırı yükselttiği ve kolesterol sorunu olanların yumurtadan ve yumurtalı her besinden uzak durmaları gerektiğini düşündük. Ancak, son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalarda yumurtanın kolesterolü öyle sanıldığı gibi yükseltmediği görüldü. Çünkü yumurtanın sarısı yenildiğinde kanda yükselen kolesterolün damarlara çok da zararı yoktur. Ayrıca haftada 3-5 gün yumurta tüketildiğinde de iyi kolesterol dediğimiz HDL kolesterolün de bir miktar yükseldiği bulunmuştur. Ancak her besinde olduğu gibi yumurtada da makul sınırlarda tüketime dikkat edilmelidir. Yani bol bol pastırmalı, sucuklu yumurta yemek yerine arada 1 tatlı kaşığı tereyağında pişmiş sahanda yumurta veya menemen yemenizi öneririm.